Bilinmezliğin Ladesi

1.5K 62 64
                                    

Yarıştan Sonra

Ekin'in Gözünden

Boğucu düşüncelerle yürüyordum. Dalgın düşüncelerle yürürken kendimi yine o parkın girişinde bulmuştum. Derin bir nefes alarak yürümeye devam ettim. Ama eve gitmek yerine parka girerek bankların olduğu bölüme doğru ilerledim.

Köşede olan ıssız duran banka oturduğumda içimde ki kasvetin nasıl gideceğimi düşünmeye başladım. Gerçi düşünmek ne işe yarıyorsa daha da kafa yoruyordu. Sesleri ortaya çıkartıyordu. Kafamdaki sesler artacağını anladığım an çantamı masanın üzerine koydum. Ve içinden tarih kitabını çıkartıp notlarımı tutmaya çalıştım.

En azından kendimi güvende hissediyor, ruhumu yansıtabildiğim bir ortamdaydım. Altını çizmiş olduğum satırları defterime geçirirken çocukların eğlence sesleri bana şarkı gibi geliyordu. Yoldan geçen araba seslerini o masum sesleri bastırabiliyordu.

Keşke şu motorların seslerini de bastırsa onların sesi bu huzurlu ortamı bozuyordu. Ses kirliliğine değil de çocukların sesine odaklanarak çalışmaya başladım.

"Hayır, arkadaş İstanbul'u ben mi fethettim? Sanki bir daha Sümerlileri göreceğim de, Osmanlıyı göreceğim de beynimi dolduruyorlar bunlar, Allah belaları." Diyerek kendi kendime konuşarak notlarımı tutmaya devam ettim.

"Pes valla, saracak birisini bulamadığın zaman da kitaplara da sarmazsın."

Duyduğum tanıdık ama tok gelen bir sesle yerimden sıçradım. Kafamı kaldırıp sesin geldiği yöne baktığımda tamda düşündüğüm kişiydi. Mavi beyaz kaskını kafasından çıkarttığında gülmeden edememiştim. Kask yüzünden saçları birbirine girmişti ve çok komik duruyordu.

"Vay be seni güldürebildim." Dediğinde sırf ona inat gülen yüzümü sakladım. Ve her zaman ona karşı takıldığım yüzüme büründüm.

"Gıcık mısın kızım sen? Sırf güldürebildim diye gülüşünü solduruyorsun." Diyerek karşıma oturduğunda sabır çektim. Bu gün görmediğim diye sevinmiştim. Ama sevincim kursağımda kaldı çünkü bunun okul çıkışını düşünememiştim. Hayır huzur istiyorum, çocuk sesleri duymak isterken evren istediklerimi değil istemediğim ne kadar şey varsa karşıma çıkartıyordu. Başı da Barış Akan çekiyordu!

"Sen beni mi takip ediyorsun marul kafa?" dediğimde yüzünü buruşturdu.

"Marul kafa?"

"Evet, baksana saçlarına marul gibi kıvırcık," Dedikten sonra durdum ve aklıma gelen şeyler geri ona baktım.

"Hem siz yarış yapmıyor muydunuz?" dediğimde telefondan saçlarını düzeltti.

"Yarış yaptık zaten ve çok kıymetli Onurcuğunuzu asfalta yapıştırdık." Dediğinde bakışlarım ona kaymıştı. Ne demek Onuru asfalta yapıştırdık. Kaza mı yaptı?

"Kasten yaptınız değil mi? Tamda sen ve ondan beklenen hareketler. Ne yaptınız?" diye bağırdığımda Barış kaşlarını çatıp yüzüme bakarken dudaklarından bir kahkaha çıkmıştı.

"O yarışçıların arasında geçen bir muhabbettir. Kazananlar, kaybedenlere asfalta yapıştırdım gibi sözler kullanır. Onurun gayet iyi, gerçi kızı kaybettikten sonra ne kadar iyi olabilir orası menkul" dediğinde yüzümü istemsizce buruşturdum. Bir kız üzerine mi yarış yapmışlardı? Gerçekten bunu Onur'dan beklemezdim.

"Ona çok mu değer veriyorsun?" dediğinde yüzüne bakmayarak "Kime?" dedim. Ama Barış'tan ses gelmediğinde kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Sesinde ki gariplik ve şüphe dikkatimi çekmişti ki gözlerimi gözlerine sabitledim.

Siyah Leke (+18)Where stories live. Discover now