Karganın Kehaneti ve Kelebeğin Laneti

614 36 183
                                    

Kıraç'ın Gözünden

Beş gün...Beş gün geçmişti bir hafta olmasına son iki gün, kırk sekiz saat kalmıştı. Ve ben ilk kez hiçbir şey yapamadığım zamanın, ateş dolu dumanlarında boğulup kalmıştım. Önümü göremiyordum onu boğucu sisli dumanların da bulamadığım gibi geçmişin lekelerini yaşamasını sağlamıştım.

Çığlıkları...

Çığlıkları zihnimde ki unutulmaz anıların içine hapsolurken o cılız yalvarış dolu seslerini sürekli duyuyordum. Ona dokunmuştu! Canını yakmıştı ve en korktuğu anısını yaşatmıştı!

Dengemi sarsmak için yaptığını biliyorum ama bir yanım ya o telefon kapandıktan sonra...Hayır! Böyle bir şey olmadı. Kadınımı sadece benim dengemi bozmak, düzgün düşünmemi engellemek için yapmıştı! Ama bu yaptığının bedelini ödetecektim. Pakhan'ın beni öldüreceğini bilsem de yapacaktım!

Ona dokunduğu parmaklarından ilk tırnaklarını sökecektim. Ardından teker, teker kırıp en sonunda kopartacaktım. Derisini canlı, canlı yüzecektim. Kadınımın yalvarışlarını bir, bir ondan duyacaktım. Bu sefer haddini çok aşmıştı.

Alya'ya söz vermiştim. Bir daha beni Akıncı namı ile bilinen sadist olmayacağımın sözünü...Ama o söz artık karanlık cehennemin içinde kül olmuştu. Bu sefer değil Şafak, Alya bile beni durduramayacaktı.

Ordunun her köşesine bakmıştık ama artık emindim. O Ordu'da değildi. Benden çok uzaktaydı ve ben onu hissedemiyordum. Pençe'nin kurduğu cümle zihnimde yankılanırken gözlerimi sımsıkı yumdum.

FLASBACK

Duvara yaslanıp Ankara'nın değişmemiş sokaklarına bakarken önümden hızla birisi geçmişti. Gözlerimi o yöne çevirdiğimde yokuşu tırmanan, yeri dövecekmiş gibi sert basan ve kendi kendine konuşan o kızı gördüğüm de dudaklarımda buruk bir tebessüm oluşmuştu.

Beni buldun ürkek kuş.

Ona seslenmeyi düşünürken kendi, kendine ne konuştuğunu merak ederek duvardan ayrılıp ona doğru bir adım attım. Bir adım daha... Aynı o konser de olduğu gibiydi. Minyon yapısı ve ses tonu...

"Pişt!" diyerek arkasından seslendiğimde döneceğini düşünmüştüm. Onun yerine bir başka kadın baktığında elimle onu göstermiştim. Kadın tekrar önüne dönerken Alya adımlarını yavaşlatmıştı. Ardından omuzlarını düşürüp yürüdüğünü görürken;

"Ürkek kuş!" diye bu sefer ona bulduğum sevimli lakapla seslenmiştim. Sesimi duyduğu an yerinde sabitlenmişti. Yüzümde ki sırıtış büyüyerek yanına yürümeye başlamıştım. Her adımımda korktuğunu görebiliyordum. Karşısına geçtiğimde anlık donmuştum.

Acı kahve gözlerini gördüğümde sertçe yutkunacaktım ama kendimi durdurdum. Beni ilk etkileyen gözleri irice açılırken baştan aşağı süzdü. Sanırım aklında farklı birisini yaratmış olmalıydım ki gözlerinde gördüğüm ışıltı beni eğlendirmişti.

"Selam ürkek kuş, sonunda karşına çıkabildim." Dediğimde susup gözlerime baktı. Korkusunu acı kahve gözlerinin içinde en derinine kadar görebiliyordum. Cesur durmaya çalışması gerçekten takdir edilesi bir durumdu. Bir başkasının karşısına bu denli çıktığımda ilk yaptığı şey kaçmaktı. Ama o kaçmak yerine karşımda öfke ve korkuyla duruyordu.

"Sanırım klavye bebesini karşında görmeyi beklemiyordun?" diyerek ona, onun sözlerini yüzüne vurduğumda kendine gelebilmişti.

"Sen..." diyerek cümlesine başlasa da şaşkınlığı onu konuşturamamıştı.

Siyah Leke (+18)Where stories live. Discover now