Aşkın İnatla Büyüyen Mavi Çiçeği

1K 59 62
                                    

Alya'nın Gözünden

Gözlerim sürekli duvarda asılı olan siyah saatime kayıyordu. Saat'in ikiye gelmesine son yarım saat kalmıştı. Annem ve babam çoktan eve gelmişlerdi. Ve uyuyorlardı. Ama ben uyuyamıyordum. Bir sağ bir sola dönsem de en sonunda yataktan kalkıp odamın içinde turlayarak saati sayıyordum.

Ekin'le daha konuşmamıştım. Daha doğrusu diğerleri ile de konuşmamıştım. Sadece Barış ve Mirza ile konuşmuştum. Oda şakaları sayesinde...

İçimi kemiren bir sıkıntı vardı. Yatağıma uzandığım andan beri bu sıkıntı bedenimi ele geçirmişti. Sağ elim sürekli uyuşuyordu. Sanki Kıraç yanımdaydı da hareketleri buna sebep oluyordu. Ama yanımda değildi. Sürekli derin, derin nefesler alıyordum. Bunun gitmesi için ama her nefesimde sanki o uyuşma daha da bedenime yayılıyordu.

Bu böyle olmayacaktı. Odamın içinde dolaşmayı bırakıp dolabıma doğru yöneldim. Ve üzerimi hızlıca değiştirip ceketimi aldığım gibi odamdan çıkmıştım. Annemlerin odasına baktığımda derin uykuda olduklarına kanaat getirmiştim. Sessizce yürüyerek kapıya doğru ilerledim.

Evin diğer anahtarını alıp cebime attım. Ve ayakkabılarımı giyerek kendimi evden dışarıya atmıştım. Apartmandan çıktığımda Ankara'nın gece soğukluğu şehre yine inmişti. Önümü kapatarak adımlarımı hızlandırmıştım. Zamanım azdı. Yarım saatten bile az zamanım kalmıştı. Ve onu görmek zorundaydım. Son kez de olsa...

En azından gittiğinden kesinlikle emin olmalıydım. Adımlarımı daha da arttırırken kalbim her adımım da daha çok atıyordu. Nabzımın atışlarını, kanımın kaynayışını kulaklarımın içinde duyabiliyordum.

Evlerinin olduğu sokağa Kıraç'ın bana öğrettiği kestirmelerden gelmiştim. Siyah renkte olan Gürsoy apartmanına girmeden önce durup nefesimi düzene soktum. Derin bir nefes alarak kalbimin atışını normale indirmeye, sağ elimin uyuşukluğunu yok etmeye denedim. Ama sadece denemekle kalmıştım. Çünkü buraya geldiğim an bütün anılarım gözlerimin önünde canlanmıştı.

Kıraç'ın her fırsatta sıkıştırması, sözleri, Barış, Mirza hepsiyle olan anılarımı hatırlamak bana içimde bulunduğum boşluktan koparmıştı. Ne kadar kabul etmek istemesem de onlarda artık hayatımın bir parçası olmuştu ve gitmelerini istemiyordum. Evet bu kulağa çok saçma geliyor. İlk zamanlar amacım buydu ama artık değildi. Ve bunu fark etmek konusunda epey bir geç kalmıştım.

Ankara'nın soğuk havasını içime çektikten sonra apartmanın içine girmiştim. Evlerinin kapısının önüne geldiğimde siyah kapıya bir süre baktım. Ve elimi sonunda kaldırma cesaretini bularak kapıyı çalmıştım.

Açın hadi...Açın şu kapıyı geç kalmış olmak istemiyorum. Lütfen... Diyerek içimden haykırışlarımı dile getirirken kapı içeriye doğru açılmıştı. Bebek mavisi gözlerini gördüğümde dolu gözlerle gülümsemiştim. Yetişmiştim... Gitmemişlerdi...

"Toynaklı?"

"Zehirli sarmaşık?"

"Selam çocuklar." Diyerek el salladığımda ikisi birbirine bakarken ben adımlarımı içeriye doğru çevirmiştim. Kapıyı arkamdan kapattıklarında valizlerini görmüştüm. İki tane vardı... Bir tanesi yoktu.

Mirza kollarını göğsünde birleştirerek "Gece, gece neden geldin?" dediğinde bir bahane bulmaya çalıştım.

"Ben mi? Gittiğinizden emin olmak için geldim." Dediğimde Mirza tek kaşını kaldırdı.

"Gece'nin 2'sinde sırf gittiğimizden emin olmak adına, arkandan köpek kovalarmışçasına buraya geldin yani?" dediğinde kaşlarımı çattım.

"Evet, ayrıca koşmadım." Dediğim sırada Barış omzuma vurarak arkasında kalan aynayı gösterdi. Kendimi resmen sobelemiştim. Saçlarım birbirine girmişti. Yüzümde ki yarım kalan makyajı hiç söylemiyorum.

Siyah Leke (+18)Where stories live. Discover now