Düşmanlığın Teşekkürleri

1.3K 57 85
                                    

Kıraç'ın Gözünden

Yalanlar ve onlara inan kurbanlar. Sanırım hayatımın felsefi bu sözden ibaretti. Karanlığın, siyah lekeleri ve yalanları...

Kimileri sessiz çığlıklar atarak ölü bedenlerini gizlerler kimileri sessiz olmaz. Çığlıklarını gösterir, öfkesini gizlemez ve bir ada sahip oluyorlar. Bu hayata itilmemin nedeni çok belliydi. Ve her zaman o ada sahip olanlar kötü karakter diye millete tanıtılırdı. Ama bilmiyorlardı ki onların süslü, pembe hayatlarında ne tür karanlık dumanlar barındırıyor. Hiç kimse bu dünyada adaletli bir aileye sahip olamadı. Kimisi güzel bir hayata gözlerini açarken kimisi kanlarla ve barutların koktuğu bir dünyaya gözlerini açardı.

Annem, hep merhametli olmamı söylerdi. Herkese yardım etmemi, ölürken bile bunu vurgulamıştı. Olmaya çalıştım, ne kadar o canavarın hayatımı yönetmesini engellemeye, kötü lekelerinden kurtulmaya çalışsam da başaramadım. Sekiz yaşında pes etmiştim. Hayat bana hiçbir zaman merhametini gösterip kanatlarının altına almadı. Aksine daha da itti, batırdı.

Sarsılmaz karakterimin arkasında sakladığım, tamir edilmesi imkânsız bir enkaz yığını yatıyordu. Beni gözünü kırpmadan karanlığının içine itmesi, temiz ellerimi günahları ile kirletmesine izin vermişti. Ve onu asla affetmeyecektim. Ölüm bile gelse yine affetmeyeceğim tek canavardı.

Uçaktan indiğimde İstanbul'un havası ciğerlerime dolarken şehrin gürültüsü de kulaklarıma işlemeye başlamıştı. Ellerimi cebime atıp yolladığım sırada kulaklarıma tanıdık sesler dolmuştu.

" Vay, vay kimleri görüyoruz."

Gözlerimi sesin geldiği yere çevirdiğimde Şafak ve Kutay'ın gülerek geldiğini görmüştüm.

Şafak "Naber kardeşim." diyerek elini uzattığın gülerek elini sıkıp omuzlarımızı çarpıştırmıştık. Kutay'la da aynısını yaptıktan sonra arabalarına doğru yürümeye başladık.

Kutay "Abi araban varken neden uçakla oyalandın?" dediğinde elimi tekrar cebime atıp sigara paketimi çıkarttım.

"Çünkü Mirza ve Barış'a lazım olacak. Ayrıca hesap görüp geri gideceğim." Derken sigara paketinin boş olduğunu görmüştüm. Şafak bir dal uzattığında başımı ağırca sallayıp sigarayı parmaklarından çekip aldım.

"Bu ne demek oluyor? Daha gelmeyecek misiniz?" dediğinde oflayarak ona baktım.

"Kutay, sevkiyat ne durumda kardeşim sen onu söyle," dediğimde Şafak gözleri ile onu uyarmıştı.

" Mallar geldi deponda bekletiyoruz." Dediğinde sigaranın ucunu ateşleyerek "Diğer şerefsizde durumlar ne?" demiştim.

Şafak " Elimizde seni bekliyor." Dediğinde kurt gibi gülerek sigaradan derin bir nefes aldım.

"Güzel, bir şey çaktırdınız mı?" dediğimde Şafak ve Kutay başını iki yana salladı.

Kutay "Çakmadı ama ayılabilir o yüzden Uzay'la bıraktık." Dediğinde arabalarının yanına gelmiştik. Ön koltuğa geçerken Kutay arkaya ve Şafak'ta sürücü koltuğuna geçmişti.

Kutay "Kıraç Ankara'dan tamamen ne zaman döneceksiniz?" dediğinde kolumu kapıya yaslayıp elimde tuttuğum sigaranın külünü açık camdan bıraktım.

"İşlerim bittiği zaman geri döneceğim." Dediğinde Şafak göz ucuyla bana baktı.

"İşine karışmış gibi düşünme ama Ahmet abi köpürüyor. Dönmeni bekliyor." dediğinde dudaklarımdan histerik bir gülüş kaçtı.

"Daha çok bekleyecek ama yanına uğrarım." Dediğimde Şafak dikiz aynasından Kutay'a bakmıştı.

Kutay "Emin misin kardeşim?" dediğinde başımı ağırca salladım.

Siyah Leke (+18)Where stories live. Discover now