Esaretin Görünmez İzleri

947 46 40
                                    

Çocuklarla biraz daha durup beni sakinleştirdikten sonra odalarımıza çekilmiştik. İlker'in Umay'la konuştuğunu kendisini toparladığını öğrendiğimde derin bir nefes almıştım. O benden bile güçlüydü. Bunu görebiliyordum ve bileklerini kestiği içinde pişmandı. Aksine onunla savaşmayı öğreneceğini söylediğinde bir kez daha gurur duymuştum.

Uzun saçlarımı iki yandan örüp tokaları bağlarken odamın içinde ki sessizliği telefonumun zil sesi yok etmişti. Masanın üzerinden kim olduğuna baktığımda Egoman yazısıyla gülümseyerek görüntülü aramasını onaylamıştım.

Ekran ilkte açılmasa ardından netliğine kavuşmuştu. Ve bende pus mavisi gözlerine kavuşmuştum. Çok yorgun görünüyordu. Sanırım bu işler onu bir hayli yoruyordu.

"Yorgunsun."

"Yorgundum. Seni görene kadar," dediğinde içten gülerek ekrana bakarken o da aynı şekilde bakıyordu.

"Seni özledim." Dediğinde onu kışkırtmak istesem de sabah yaptığımız konuşma beni geri itiyordu.

"Bunu bugün en az 20 defa söylemedin mi sevgilim?" dediğimde omuzlarını düşürdü.

"Evet ve hala da söylüyorum. Seni çok özledim taptığım kadınım." Dediğinde içim oluşan anlam veremediğim his daha da yoğunlaşmaya başlamıştı. Gözlerim saate kaydığında 00:00 geçtiğini görmüştüm.

"Son 5 gün kaldı." Dediğimde iç çekti.

"Yani son 120 saat kaldı. Hani sayılı gün hızlı geçerdi?" diye isyankar bir ses duyduğumda yerimden kalkıp aklıma işleyen düşünceyle ekrana bakakaldım.

"Senin için zamanı hızlandırabilirim." Dediğimde pus mavisi gözlerini kısarak yüzüme baktı.

"Ne o? Sarhoş olup koynuma mı geleceksin?" dediğinde yüzümü buruşturdum.

"Asla, o sarhoş halimi lütfen zihninden siler misin?" dediğimde gülerek başını iki yana salladı.

"Asla" diyerek aynı benim ses tonumu taklit etmişti.

"Sen kaşındın." Diyerek ekranın önünden geçerken kahkaha attığını duymuştum. Her duruma karışık odamın kapısını kilitleyerek giyinme odama geçmiştim. Dolabımın önüne geldiğimde sinsice sırıtmaya başlamıştım. Gözlerim pijamalarımın olduğu bölümde olan beyaz dizimden bir karış yukarısında olan saten geceliği kaymıştı. Ama... Bu benim geceliklerimden değildi. Elimi geceliğin üzerinde gezindirirken çok kaygan bir kumaşa sahip olduğunu anlamıştım.

İçimdeki şeytan beni dürterken geceliği askılıktan çıkartıp üzerime geçirmiştim. Ördüğüm saçlarımı iki yandan önüme alırken odanın ışığını değiştirmiştim.

"Lan? Ürkek kuş?" diye temkinli bir sesle konuştuğunda kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Gözlerim aynada ki kıza kaydığında ağzım açık kalmıştı. Eğer Kıraç yanımda olsaydı beni bir ömür bu odaya kilitlemenizi söyleyebilirdim. Çünkü bu güzelim kıyafetin harcanmasını istemezdim. Ama Akıncı uzakta olduğuna göre... Sabrını sınamamda hiçbir sakınca yoktu.

"Akıncı..." diyerek aynı onun bende yarattığı şuh sesi çıkartmaya çalışarak giyinme odamdan çıkmıştım.

"Alya?" dediğinde gülmemek adına dişlerimi sıkarken kameranın beni göreceği açıya doğru yürümeye başladım.

"Sence bu yakışmış mı?" diyerek mor ışığın altında ona bakarken sessizleşmesini kesinlikle beklemiyordum. Kıraç ekrana kilitli kalırken, böyle bir şekilde kalacağını düşünmemiştim. Ben sataşacağını düşünüyordum ama onun yerine... Dağ gibi adamı susturmuştum. Bu düşünce bile beni kahkahalara boğmak üzereydi.

Siyah Leke (+18)Where stories live. Discover now