Lekelerin Doğuşu

784 41 105
                                    

3 Gün Sonra

Alya'nın Gözünden

"Alya biraz daha uyumamak için inat edersen bayılacaksın."

Barış'ın sesini yine duyduğumda gözlerimi üç gündür oturduğum camın önünden çekerek ona çevirdim. Nasıl göründüğüm hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Gerçi umursamıyordum. Esas umurumda olan Kıraç ne yapıyordu?

Onun kokusu, pus mavisi gözleri, kalbimin ritmine eşlik eden kalbi yoktu... Beni herkesten koruduğu kollarının arasında olmadığım sürece asla uyumayacaktım.

Asel? Onun adını düşünmek bile düşüncelerimi ağırlaştırıp beni ateşlerin içinde yakıyordu. Neredeydi? Acaba Uzay onu bulabilmiş miydi?

"Konuşmamaya devam mı ediyorsun?"

Gözlerim onun üzerinde gezinirken getirdiği yemeğe baktım. Ardından gözlerimi dışarıda ki adam sayısına çevirdim. Acaba kaçabilir miydim?

"Alya gözlerinin altı iyice şişti, açsın da artık lütfen inat etmesen mi?" diyerek masayı gösterdiğinde zihnimde birden fazla zincir peş peşe birleşirken gözlerimi tekrar Barış'a çevirdim. Son...Son bir umut...

"Barış..." dediğimde bebek mavisi gözleri anlık parlasa da geri eskisi gibi baktı.

"Efendim toynaklı?"

"Lütfen beni bırak, kaçmama yardım et." Dediğimde oflayarak gözlerini devirdi.

"Yine mi aynı konu!" diye bağırdığında gözlerimde geçmişin karanlık ışıkları altında ki Barış'ı canlandırmıştı. "Kaçma düşüncesini aklından çıkart, üstelik Kıraç'ı öldürmem için bana lazımsın." Diyerek masayı işaret etti.

"Yemeğini ye, uyu ve Kıraç'ın olmadığı bir hayata alış, senin açından iyi olur." Diyerek arkasını dönüp giderken, kurduğu cümle içimde ki kızın dışarı çıkmasına neden olmuştu. Yerimden kalkıp sessizce tahtadan yapılmış tepsiyi elime aldım. Ve hiç düşünmeden Barış'ın kafasına sertçe geçirdiğimde inleyerek yere düşmüştü. Daha ne olduğunu anlamasına fırsat vermeden ardı ardına vurarak bayılttığımda içim acımıştı.

"Özür dilerim...Çok özür dilerim."

Kaşından aşağı inen kanı gördüğümde ellerim titreyerek tepsiyi bırakmıştı. Bunu asla yapmak istemiyordum. Ama beni buna zorladın. Hizasına inerek elimi ceplerine attım. Telefon, araba anahtarı herhangi bir şey bulmayı umdum ama hiçbiri yoktu.

Onun yerine çok ince bir kart bulduğumda kapıların bununla açıldığını düşündüm. Eğer Uzay'ın evinde olduğu gibiyse bu direk kaçış yolumdu! Tamam kızım şimdi tamamen kontrolü Dora'ya bırakmalısın. Bir kez eline kaçma şansı doğdu ve bunu Alya olarak başaramazdım.

Barış'ı yerden sürükleyerek yatağın diğer ucuna koyduğum gibi sessizce odayı kontrol ederek çıkmıştım. Kapı düşündüğüm gibi bu kartla çalışıyordu. Kenarında ki sisteme kartı sürtüp geri çektiğimde kilitlenmişti. Barış gitti geriye sayamayacağım kadar adam ve Pençe kalmıştı.

Pençe'nin sabah çıktığını görmüştüm. Daha da gelmemişti. Eğer ki o gelmeden kaçarsam bir yerde illa ki telefon bulabilirdim. Duvara yapışarak hareket ederken köşede duran büyük vazoyu elime aldım. Merdivenlerin başına geldiğimde aşağı uzanarak baktım. Görünürde kimseler yoktu.

Bir adım attığımda üst kattan birilerinin geldiğini duymuştum. Siktir! Sağımda duran kapıyı gördüğümde açık olmasını ümit ederek içeriye girip kapıyı sessizce kapatırken nerede olduğuma bakındım. Kiler gibi bir yerdi.

Siyah Leke (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin