Nefretin Gölgesindeki Kıskançlık

1K 53 76
                                    

Bugün nedense yersiz yere mutlu ve huzurlu bir şekilde uyanmıştım. İlk kez alarm ya da kavgasız gözlerimi aralamıştım. Ve bu an bozulmadan hemen hazırlanıp evden kendimi dışarı atmıştım. Dışarısı düne göre daha yumuşaktı yine hafif rüzgarlar esiyordu ama rahatsız edecek türden değildi. Karlar erimese de hava üşütmüyordu. Tabi yine de dün ki fırtınanın izleri hala vardı.

Dün yaşananları düşünerek okulun bahçesine geldiğimde gözlerim çardakların olduğu bölümde gezindi. Bizimkileri gördüğümde yüzümde içten bir gülümseme oluşmuştu. Ardından bakışlarımı sağa doğru çevirdiğimde Nira'nın yalnız başına oturduğunu görmüştüm.

Konuşma günü artık gelmişti.

Ona doğru yürüyeceğim sırada arkamda güçlü motor sesleriyle bakışlarım arkama kaymıştı. Hah bende diyordum günümü mahveden muhteşem üç silahşorum nerelerde? Tam karşınızdadır.

Barış tekerleri kaydırarak okulun otopark bölümüne geçerken Kıraç ve Mirza da ön tekerlerini havaya kaldırarak girmişlerdi.

Barış "Wow sabah, sabah spor gibi geldi." Diyerek motorundan inerken gözleri yüzüme kaymıştı.

Mirza "Sana katılıyorum ama bir daha dönemeçlerde önüme kırarsan seni o direkle birlikte evlendiririm." Dediğinde garip konuşması beni bile güldürmüştü. Gözlerim ona kaymıyordu dün ki ani yakınlaşmam beni nedense yüzüne bakmamam için zorluyordu.

"Günaydın zehirli sarmaşık." Dediğinde yalandan gülümseyerek Mirza'ya baktım.

"Günüm sizsiz güzeldi. Şimdiden zehirlemeye başladınız."

"Zehrin ana kaynağı sensin. Bizi bahane etme," dediğinde gözlerimi devirdim.

"Çok şakacısınız Mirza Bey, mizahsız gününüzden uyandığınız çok belli, gerçi sen normalde de komik değildin değil mi?" Dediğimde Barış gülerek yanıma doğru geldi.

"Buna bende mi dahilim toynaklım." Dediğinde bir gözümü kısarak ona baktım. Bebek mavisi gözlerinin içi parlarken;

"Sen zehirleri uzaklaştıran birer panzehirsin marul salatası, lafım sana değil. Arkada ki iki mandayaydı." Dediğimde genişçe gülerken, Mirza aynı benim gibi yapmacık gülmeyi tercih etmişti. Kıraç'sa öfkenin tozlarını kardeşine çevirmiş ona bakıyordu.

"Kimya sınavında görüşürüz o zaman toynaklı,"

"Görüşürüz." Dediğimde Mirza ile ikisi yanımdan geçip gitmişti. Arkamı dönüp çardaklara doğru yürüyecektim ki Kıraç'ın eğlendiğini bildiren ses tonu kulaklarıma ilişmişti.

"Bugün de sarılacak mısın ürkek kuş?" dediğinde adımlarım yerinde sabitlenmişti. Omzumun üzerinden ona baktığım da o yaramaz çocukların baktığı gibi bakıyordu.

"Şımarma Kıraç,"

"Çok geç şımardım bile," diye ukala gülüşüyle önüme geçmişti. Başımı hafifçe kaldırıp yüzüne bakarken;

"İyi aynen böyle bakmaya devam et. Ben birisi ile konuşacağım." Diyerek omzuna hafifçe vurarak yanından geçmeye yeltenmiştim ki bir adım atarak tekrar önüme geçti.

"Kiminle konuşacaksın?" diye ciddi bir yüz ve sesle konuştuğunda az önce ki tavrı yok olmuştu. Eğlenen yerine ruhsuz hali gelmişti.

Parmak uçlarımda yükselerek onun omzunun arkasında kalan kişilere baktım. Gözüme kestirdiğim bir çocuğu gördüğümde sinsi gülüşüme geri ona baktım.

"Bak şurada ki çocukla konuşacağım." Diyerek kaş göz yaparak o yeri gösterdiğimde Kıraç bir hızla oraya dönmüştü. Gözlerini kısarak çocuğu öldürmek istercesine bakmaya başladı.

Siyah Leke (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin