Mavi Umut ve Nefes

1.2K 62 91
                                    

Ekin'in Gözünden

(Olayların olduğu saat)

Yine parkta oturmuş çevremi izliyordum. Saat gecenin birine geliyordu ama eve gidesim yoktu. Nedensizce burada oturuyordum.

Umay'ın yanımdan öyle ayrıldığından beri burada oturuyordum. Ondan bir şey saklamıyordum sadece anlatmak için doğru zamanı arıyordum. Soğuk havayı içime çekerken son bir umutla çevreme bakındım.

Of kimi kandırıyordum. Barış'ı bekliyordum. Sebepsizce onu bu parkta saatlerce bekliyordum. Yaşadığım şeyleri anlatarak rahatlamak istiyordum ama bey efendi bu sefer yanıma gelmeye tenezzül etmiyordu. O ve Alya çıktığı andan beri okula uğramamıştı.

Her zaman ki oturduğumuz bankta gözlerim gezinirken çantama taktığım kedi oyuncağı ile genişçe gülümsemiştim. Yüzümde oluşan gülümsemeyi fark ettiğim an silkelenerek kendime gelmiştim.

Ne yapıyorsun Ekin!

İç sesim beni yine sıkıştırarak boğmaya başladığı an çantamı sırtıma atıp yerimden kalkmıştım. Kalktığım an telefonumun melodisi kulaklarıma ilişmişti. Ekrana baktığımda kayıtlı olmayan bir numara ile bakışmıştım.

Gecenin bir saatinde beni arayan kim olabilirdi ki? Barış! İçime işleyen küçük heyecan dalgasıyla telefonu açıp kulağıma doğru götürdüm.

"Alo?"

"Sanırım beni Barış sandın ki bu kadar enerjik telefonu açtın Ekin." Duyduğum sesle dudaklarımdan bir küfür çıkmasını engelleyememiştim.

"Allah razı olsun kardeşinin yerini aldın." Dediğinde kaşlarımı sertçe çattım.

"Gecenin bir yarısı neden aradın pislik! Ayrıca numaramı nereden buldun!" dediğinde karşı taraftan derin bir iç çekiş duydum.

"Mirza'yı unutmasanız mı artık. Ayrıca keyfimden seni aramadım."

"Ne o? Alya'dan yediğin küfürler yetmedi bir de Ekin'den mi sevabımı alayım dedin."

"Ha, ha ha çok komiksin..." diyerek derin bir iç çekti. Arkadan tuhaf motor sesini duyabiliyordum.

"Şimdi söylediklerime şaşıracaksın çünkü bende şaşıracağım..." diyerek duraksadı ardından "Yardımınıza ihtiyacım var." Dediğinde sanki espri yapmış gibi gülmeye başlamıştım.

"Çok iyi şaka Kıraç, ikile Allah için gece, gece uğraştırma beni," diyerek kapatacağım sırada bağırmıştı.

"Dur kapatma! İlker'i aradım ama ulaşamadım."

"Sen ve İlker'i aramak, yürü git ya kimi kandırıyorsun?"

"Ekin! Bak benden nefret ediyorsun aynı şekilde bende senden nefret ediyorum. Yani duygularımız karışıklık biliyorum. Arkadaşlarınla aranızı mahvettim ve Alya'ya sayısız kötülük yaptım. Ama şu an İlker ve Onur bana lazım. Ediz evime pusu kurdu. Barış ve Mirza'yı alı koydular üstüne Alya'yı da aldılar. Eğer Alya'nın sende azıcık hatırı varsa bu mesajımı Onur ya da İlker'e ilet." Dediğinde duyduklarıma inanamamıştım. Kıraç sessizliğimi fırsata çevirerek;

"Yalvarırım İlker'e beni aramasını söyle Ediz kardeşlerime ve Alya'ya zarar verebilir." Diyerek telefonu kapattığında şokumu üzerimden atlatamayarak telefonu geri çekmiştim. Ardından bir mesaj gelmişti.

Ankara'nın bir deponun konumuydu. Bu gerçek olabilir miydi? Kıraç ilk kez yalvarmıştı ve sesi bir o kadar çaresizdi. Ama bu tuzakta olabilirdi. Belki de o depoya çekerek Onur ve İlker'e pusu kurmuş olabilirlerdi. Bir mesaj daha geldiğinde resim olduğunu görmüştüm.

Siyah Leke (+18)Where stories live. Discover now