Kayıp Kanıtlar

685 47 34
                                    

Bulutların üzerinde biriken kan damlaları daha fazla dayanamayarak yer yüzüne inerken hırçın dalgaların içine düşüyordu. Dalgalar sanki o kanın kokusunu almış gibi hırçınlaşırken yangınlar denizin üzerinde dans ediyordu.

Zamanın yelkovanı kırılarak bütün yangınlarını denizin en dibine kadar ulaştırırken akrep yağan kanlı yağmuru içine çekip zehriyle denizin dengesiyle oynuyordu.

O hırçın dalgalar benim çıkmaz sokağımdı. Yönümü şaşırıp yanlış yollardan geçerken en sonunda çıkmaz sokakta mahsur kalmıştım.

Kalbimin içine düşen minik damla panzehirle birleşerek beni etkisiz hale getirmeye çalışırken, karanlığımda saklanarak o panzehirden köşe bucak kaçmak istiyordum.

Dengemle oynuyordu...

Yaşaması zehrimi yok etmeye kendini adamış bir düşman gibiydi.

Ölmesi delirmeme neden olacak bir zehir kadar tehlikeliydi.

Ne yapacaktım? Kontrolü Alya'ya bırakırsam yine canımız yanacaktı. Bende kalırsa sonunda ona zarar verecektim.

İçten içe sevgi denen zehirle ölüyorum.

Alya bu kuralı bozarak ona âşık olmuştu. Sevgisinin zehrinde boğulurken umudunu da yok etmişti. Bütün yolculuğu tamamen yalandı. Onu uyarsam, engel olmaya çalışsam da başaramamıştım. En sonunda ikimizde tek bir adamın zehrinde boğulmaya mahkûm bırakılmıştık.

"Anlaşılan seni hep burada bulacağım."

Dalgaların sesini kesip yağmurun kokusunu kahve kokusuyla yok ederken gözlerimi sımsıkı yummuştum. Onu yok say, öldü olarak düşün...Yokluğuna alışmaya çalıştığın anları hatırla...

Başımı gökyüzüne kaldırarak iç çekerken "Eninde sonunda senden kurtulacağım..." diyerek bakışlarımı yüzüne çevirerek "Biliyorsun." Diye vurguladığımda bakışları değişmişti.

Elinde yine her zaman içtiği viski dururken yanıma gelmeye başlamıştı. Gökyüzüne bakarak " İçerde konuşalım. Yağmur hızlanacak." Dediğinde kollarımı göğsümde bağlayarak aynı yerimde durdum.

"Sen içerden konuşabilirsin ben burada kalacağım. Sonuçta seni dinlemek yerine dalgaları dinleyeceğim."

Dudaklarında öfkeli bir gülüş dökülürken yanıma gelip gözlerini benim gibi denize çevirdi. Elinde ki bardağı arka masaya bıraktığını duyarken usulca yaklaşarak kulağıma doğru eğildi.

 "Gerçek dalgaları dinlesen bile kalbinin içine bıraktığım dalgalarımın sesini her daim duyacaksın." Diyerek geri çekilirken bakışlarımı gözlerine çevirmiştim.

Cesetleri içinde sakladığı hırçın dalgaları yüzümde gezinirken gerçek dalgaların sesini susturmuştu. Ve sadece onun sesini duymaya başladığımda bakışlarımı kaçırmaya çalışmıştım. Bakma! Bakma Dora...Dengenle oynuyor.

"Umarım konuşmaya hazırsındır. Çünkü uzun bir süre bunu bekledim."

"Seninle hiçbir şey konuşmayacağım." Diyerek sözlerini kestirip attığımda gülüşü kalbime işlerken birden kollarımdan tutup ona bakmamı sağlamıştı.

Gözleri, kıyıya vuran dalgalardan daha koyu, daha öfkeli bakarken ihaneti bir kez daha bilenmiş hançer gibi kalbime saplanmıştı.

"Konuşur musun demedim. Konuşmaya hazırsındır dedim."

"Ha yine canımı yakan Kıraç olacaksın?"

Sözlerimle canını yakmak istemiştim ama bunun tam tersi olarak onu öfkelendirmiştim. Ses tonu daha gaddar bir hale bürünürken bakışlarında ki keskin buzları görmeye başladığımda dengemle oynayacağını anlamıştım.

Siyah Leke (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin