Bölüm 3

118K 4.3K 195
                                    

Efe gittikten sonra kafa kafaya verip düşünmeye başlamıştı üç arkadaş.

Öyle bir kız bulmalılardı ki Efe Bey dediklerini tek tek yutmalıydı. Aptallık ettiğini, herkesle evlenilmeyeceğini, ailenin önemli bir kavram olduğunu yavaş yavaş görmeliydi!

***

Eve girip hırkasını çıkardı Efe. Askıya astıktan sonra salona doğru ilerledi hızlı adımlarla.

Evde büyük bir sessizlik vardı. Annesi, babası ve Ece neredeydi?

"Ece!" diye seslendi etrafına bakınarak. Sessizliğin ardından merdivenleri çıkmaya başladı.

"Anne! Baba!"

Yukarı çıktığında Ece koşarak gelmişti yanına. "Hoş geldin ağabey!"

"Hoş bulduk güzelim... Annemler nerde?"

Gülerek kendi odasını gösterdi Ece. "Annem çeyizimin eksiklerini belirlemeye çalışıyor, babam da söyleniyor."

Ece üniversite son sınıftaydı ve birkaç ay önce Kenan'la nişanlanmıştı. Kenan okuldan mezun olduğu için, Ece de mezun olduktan sonra evlenmeye karar vermişlerdi. Tabii ki babası ve ağabeyine göre çok erken bir karardı ama Ece böyle hissetmiyordu. O Kenan'ı çok seviyordu ve onun yanında huzur buluyordu. Hem ne kadar süre bekleyeceklerdi ki evlenmek için? Yılları neden ziyan edeceklerdi birbirlerini severken?

Artık bu evlilik konusundan sıkılmaya başlamıştı Efe. Derin bir iç çekerek elini alnına bastırdı. "Abarttınız ama... Ne çeyizi?"

"Öyle deme ağabey, okulumun bitmesine az kaldı."

"Of, tamam Ece bu konuyu kapatalım lütfen. Yoksa dilimden bir kaza çıkacak!"

Ece ellerini beline yerleştirirken gözlerini dikti ağabeyine. Efe Bey ne zaman bir şeyden sıkılsa böyle derdi: 'dilimden bir kaza çıkacak'. Şimdi neyden sıkılmıştı da böyle diyordu?

"Nedenmiş?"

"Erken evlendiğini düşündüğümü zaten biliyorsun. Ve bugün bu evlilik meselesi çok geçti. Yasemin evleniyormuş da..."

Neşeyle gülümserken ellerini çırptı Ece. "Gerçekten mi? Harika bir haber!"

"OF!"

Ece'nin yanından geçerek onun odasına attı kendini Efe. Bu konudan ciddi anlamda sıkılmaya başlamıştı. Evlilikten başka bir söz bilmez miydi insanlar?

Odaya girdiğinde etrafına göz attı kısaca. Annesi süslü bir sandığın içine kafasını uzatmış, bir şeyleri etrafa saçıyor; babası da onaylamaz ifadesiyle birlikte söyleniyordu.

"Karıcığım, bırak artık şunları... Kaç saat oldu hala o sandığın tepesindesin. Belin ağrıyacak sonra!"

"Aras susar mısın artık? Aklımı karıştırıyorsun!" derken elindeki dantelleri saymaya başlamıştı Zehra. "Hay Allah, devamını nereye koydum ben bu takımın?"

"Karıcığım çeyiz diye bir şey yok artık, tarihe karıştı. Hem ne meraklıymışsın kızımızı o aptalla evlendirmeye!" derken dantelleri karısının elinden almıştı Aras.

"Aras ver şunları!" diye bağırdı Zehra gerçek bir öfkeyle. "Vaktimi boşa harcayan tek şey sensin bugün..."

"Baba nişanlıma aptal demesene!"

Aras iki öfkeli kadına bakarken gülmemek için zor tutuyordu kendini. Karısı da, kızı da sinirlendiğinde birbirlerini andırırlardı. İkisi de kaşlarını çatıp gözlerini kısar ve feci halde kızarırdı. Dış görünüşleri de benzediğinden ikisini bu halde görmek ona hep komik gelirdi. "Olmaz karıcığım, çok yoruldun bugün sen..." dedi Zehra'ya gülümserken. Sonra yerinden kalkıp kızına parmağını sallamaya başladı. "O çocuk aptalın teki kızım, gerçekleri kimseden saklamamak gerek!"

EvlilikWhere stories live. Discover now