Bölüm 25

100K 3.5K 99
                                    

Günün ilk ışıklarıyla birlikte gözlerini açmıştı Dilem. Ani bir irkilmeyle uyanmıştı, göğsü hızlı hızlı kalkıp iniyordu. Rüyasında ne gördüğünü hatırlamıyordu fakat etkisini üzerinde hala hissedebiliyordu. Sanki bir şeyler olmuştu ama o bilmiyordu.

Birkaç dakika boyunca hiç farkında olmadan Efe'ye sokuldu kadın. Onun kendisine bahşettiği güvenli bölge, çoğu zaman rahatlatıcı bir etkiye sahipti. Uykusunda bile ara sıra ona sıkıca sarıldığı yahut elini tuttuğu oluyordu. Özellikle de rüya gördüğünde... O anlarda ne gördüğünün önemi yoktu. Çünkü mutluluk bile Dilem için hayal kırıklığıyla aynı anlama gelebilirdi. Birinden, bir şeyden beklenti duymak; insanı çoğu zaman acıtıyordu.

Derin nefesler eşliğinde sakinleştiğinde gözlerini istemsiz Efe'ye çevirmiş, yüzünü iyice görebilmek için başını kaldırmıştı. Efe yine kirli sakallı haline dönmeye başlamıştı. Bu hali adamı daha olgun gösteriyordu ve onun böyleyken fazlasıyla ulaşılmaz olduğunu düşünüyordu kadın. Herkesin hayallerini süsleyebilecek kadar çekici, kimseyi hayallerine dâhil etmeyecek kadar seçici bir izlenim bırakıyordu üzerinde.

Adamdan uzaklaşarak hafifçe yutkundu. O zaten deli mi yoksa fazla şefkatli mi olduğunu tam olarak kestiremediği bu adam için bir şeyler hissetmekten yahut hissedebilme hakkını kendinde bulmaktan fazlasıyla uzaktı. Efe Karaman'ı tanımak, bilmek, sevmek değil; mutlu etmek istiyordu. Mutlu etme arzusu da hayatında fazlalık olmak istememesinden kaynaklanıyordu. Adam için bir yük ya da rahatsızlık olduğunu düşünmek bile Dilem'i endişelendirmeye yetiyordu.

Yataktan kalkıp banyoya geçti. Uykuda iyice bozulmuş örgüsünü daha sıkı bir şekilde yeniledikten sonra yüzünü soğuk suyla birkaç kez yıkadı. Bu kez adamın iş yapmasını istemiyordu, bir an önce kahvaltıyı hazırlamak için oyalanmadan odaya geçti. Sessizce üzerini değiştirirken Efe'nin onu izleyen bakışlarından bihaberdi.

Mutfağa geçtiğinde hiç oyalanmadan çay suyu koyup dolaba yöneldi Dilem. Yarım saat boyunca kendini tamamen kaptırmış bir halde kahvaltı için hazırlık yapmaya koyuldu.

Efe'nin yanına geldiğini, kapıya yaslanarak hafif bir tebessümle kendisini izlediğini fark etmemişti. Bazen küçük mırıltılar eşliğinde birkaç şarkı söylüyor, sonra fark edip susuyor; birkaç dakika sonra tekrar aynı şeyi yapıyordu.

Efe ise karısını izlerken istemsiz gülümsüyordu. Onun erkenden kalkacağını az çok tahmin etmişti. Dün kahvaltıyı hazırlayan kişinin Efe oluşu onu fazlasıyla rahatsız etmiş olmalıydı. Fakat bu kadar sevimli bir telaşla, kendini tamamen kaptırmış bir halde onu görebileceğini düşünmemişti. Hele de ara sıra sesini böylesine içten, yalnız olduğunu düşünmesine rağmen utangaç bir şekilde etrafa bahşetmiyor muydu; işte o zaman yüreği ısınmaya başlıyordu. Dilem gerçekten de insanın ilgisini çekecek bir kadındı. Kendine has hareketleri çoğu zaman Efe'nin bile rahatsız hissetmesine sebep olsa da, şaşırtıcı tepkileri adamı anlamadığı bir şekilde mutlu ediyordu. O neşeliyken ya da gülüyorken gerçekten rahatlıyordu adam. Belki bu çok ender olmuştu ama sürekli olsaydı da böyle hissedeceğini biliyordu.

Dilem masayı tamamen hazırladığında yavaş adımlarla yaklaştı ona. Korkutmamak için hafifçe boğazını temizleyip "Günaydın." diye seslendi.

İrileştirdiği gözlerini yüzüne diktiğinde az önceki tatlı telaşı yitip gitmiş, eskisi gibi donuk olmasa da ifadesiz sayılabilecek bir tebessümle cevap vermişti karısı. "Günaydın."

"Erkencisin..."

Başını salladı sadece Dilem. Efe elini uzatıp örgüsünden kurtulmuş saçlarını kulağının arkasına yerleştirirken dudaklarını hafifçe dişledi. Adam yine onun anlamadığı ve garip hissettiren o bakışlarla bakıyordu gözlerine.

EvlilikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin