Bölüm 34

88.9K 3.4K 165
                                    

Acı içinde uyandığında, ağrılarına bir de sırtının ve belinin itinayla eşlik etmesi üzerine buruşturmuştu adam yüzünü. Fakat omzu yaşadığı rahatsızlıklardan yakınır gibi en çok kendini belli eden yerdi şüphesiz.

Kolunu eliyle destekleyip doğrulduğunda gözlerini tamamen açmayı ancak başarmıştı. Dilem'i yanında, yere kıvrılmış uyurken bulmak ise aklının ucuna dahi gelmeyecek yegane şeydi.

Bir an afalladığını hissederek öylece kadına bakmayı sürdürmüş fakat açılan üstü, üşüdüğünü belli eden kendine sarılı kolları ve hamile olduğunun bilinci telaşlanıp kendine gelmesine yetmişti. Kolu izin verse kadını kucakladığı gibi kaldırırdı buradan ama yapamayacağını biliyordu. Omzuna dokunup "Dilem?" diye seslendi hiç çekinmeden. Usul usul uyanmasını bekleyemeyecek kadar endişeliydi. Üşütmüş olamazdı değil mi bir gecede? Ne zamandır buradaydı hem? Ne ara yanına gelmişti ama Efe fark etmemişti?

Kadının gözlerini aralayıp derin bir iç çekmesi üzerine yüzünde gezdirdi elini refleks olarak. "Dilem, uyan... İyi misin?"

Doğrulup yarı aralık gözleriyle yüzüne bakması üzerine bir kere daha adını dillendirdi sesini

yükselterek. "Dilem?"

"Efendim?"

Gözlerini ovup iç çekmişti kadın bir kez daha.

"İyi misin?"

"Evet, bir şey mi oldu?"

Rahatlayarak elini kendi yüzünde gezdirdi bu kez de, ama sertçe. "Bir şey yok, yerde yatma diye kaldırdım. Üşüteceksin."

"Sen böyle yaparsan, ölsem de aynısını yapacağım sana."

Bu cümleyi kuranın karısı oluşu muydu, yüzündeki çocuksu inat mıydı yoksa ölüm kelimesini çağrıştırdığı binlerce acı mıydı sebep bilmiyordu ama kadının çenesini tutup gözlerine bakma ihtiyacı hissetmişti Efe. Onun iyice uykusunu açtığına da şahit olurken kaşlarını çattı. "Bir daha asla yerde yatmayacaksın."

"Sen de yatmayacaksan, yatmayacağım."

Kadının inadıyla afallarken elini çekmek istemişti fakat Dilem iki eliyle iyice bileğini kavrayıp gözlerine bakarken ona hareket komutunu veremiyordu. Neyi vardı bu kadının böyle? Efe bilmese aklına öyle zararlı, öyle umutlu şeyler gelecekti ki korkuyordu dayanamayacağından.

"Tamam, yatmayacağım. Aşağıda yatarım."

"Ben de aşağıda yatarım o zaman."

Dilem'in kaş çatışına ilk kez şahit olurken elini çekti Efe. "Her ne için böyle davranıyorsun bilmiyorum ama Dilem, ne olursun işimi zorlaştırma."

Dudaklarını büküp ellerini kucağında kenetledi Dilem. Gücü gittikçe tükeniyordu ama adamın inadına kıramayacaktı besbelli. O böylesine debelenirken bile Efe umursamıyorsa nasıl düzeltecekti aralarını bilmiyordu.

"Ben gidip kahvaltıyı hazırlayayım."

"Evet, en iyisi." diye mırıldandı Efe güçlükle.

Gün gelmiş, kaçışı bitmişti ama adam hazır değildi hiçbir şeye. O böyle davranırken hazırlanması mümkün de değildi. Kendini hala suçlu hissediyordu besbelli Dilem. Aptalca şeyler düşünmek yerine gerçeğe odaklanıp onunla konuşması en doğrusuydu. Kadın böyle kendine eziyet ederken bencillik edip de bekleyemezdi. Ya ona bir şey olsa? Ya hasta olsa? Ya bebeklerine zarar gelse?

Başını iki yana hızlı hızlı savururken Dilem'in banyoya girişini izliyordu kadının varlığına doyamayarak. Hayatında belki yapacağı en zor şeydi ama ihtimaller böyle karanlığa bulanırken başka türlüsü mümkün müydü?

EvlilikWo Geschichten leben. Entdecke jetzt