Bölüm 27

81.7K 3.3K 110
                                    

Pazar günleri tüm gününü evde geçiriyor olmak eskiden Efe'yi rahatlatıyorken düşünceleri yüzünden bir süredir kabusu aratmıyordu adama. Bugün de öyle günlerden biriydi. Fakat çok uzun sürmemişti. Ailesi, dünürlerini ziyarete gittiği için karısıyla yalnızdı ve bu akşama kadar da böyle sürecekti.

Bir yandan rahatsızdı Efe. Dilem'in söylediği yahut yaptığı herhangi bir şeyi büyüterek onu kırabilme ihtimali vardı aklında. Diğer yandan onunla yalnız kalmak istiyordu. Hayır, bu yeterli değildi. Efe onunla vakit geçirmek, onunla bir şeyler paylaşmak istiyordu. Ona kendini bile adardı, sadece benimsenmek istiyordu. Gözlerine yerleşmek istiyordu. Ona bakınca kendi tebessümünden bir yansımanın kokusunu duymak istiyordu. Ellerini tutunca, korkmamak istiyordu. Onu öpünce, tepkilerinin telaşıyla sarsılmamak istiyordu. Adam, karısının kalbine girmeyi öyle arzuluyordu ki bunu başaramadıkça acı çekiyordu.

Terasta kitap okuyan kadının yanına ulaştığında arzularını, özlemlerini, korkularını bırakıp da oturdu yanına. Önce ses etmedi, anı değerlendirir gibi arkasına yaslanıp gözlerini kapattı. Hafif esen rüzgar yüzünü yalıyor, oturduğu yerde bağdaş kurmuş kadının ayakuçları bacağına değerek rahatlatıyordu onu. Şimdi Dilem bunu fark edip de kendini geri çekmiyordu ya, bazen bu bile yetiyordu Efe'ye. Fakat çoğunlukla yetinmeyi bilemeyecek kadar çok şeyi arzuladığını biliyordu.

Saniyeler dakikalara ulaşırken Dilem çok yavaş bir şekilde başını omzuna yasladığında hafifçe gülümsedi Efe. Yavaşça tek kolunu kaldırdı, karısına sıkıca sarılıp diğer eliyle kavradı elini.

"Üşümüşsün..." derken fark ettikleriyle yüzünü eğip bakmıştı Dilem'e. "İçeri girelim mi?"

"Hayır, burası çok güzel... Hem sen sarılınca ısındım bile."

Hafif bir gülüşle kadının ellerini dudaklarına götürüp nefesini avuçlarına üflerken yanaklarının kızardığını biliyor, buna bakma zevkini bile boş vermiş bir halde işine devam ediyordu adam.

"Artık üşümüyorum Efe..." diyerek güldüğünü duyunca tekrar kucakladı karısını ve alnını öptü yavaşça.

"Kocan seni ısıtmaya uğraşıyor, sense ona gülüyorsun öyle mi?"

"Gülmüyorum..." derken gülüşünün ona has bir tonda çoğaldığını fark ederek derin bir nefes aldı Efe.

"Sen hep gülsen, ben nedenine bile odaklanamam ki zaten..."

Dudaklarından sızan sözcüklerle Dilem'in gülüşü durulmuş, şaşırdığını anlamasına yetecek şekilde sessizliğe gömülmüştü.

Yüzünü eğip gözlerine baktı dikkatle. "Eskiden böyle gülmüyordun, hele de bana... O zaman çok üzülüyordum."

"Özür dilerim..." diye mırıldandı Dilem. Üzüntüyle adama bakarken onun söylediklerinde ne kadar içten olduğunu görerek yavaşça yüzüne yerleştirdi elini. Efe'nin üzülmesini, hele de buna sebep olan kişi kendisiyken hiç istemiyordu. O kadar iyi biriydi ki adam Dilem ona layık olabilmeyi, onu mutlu edebilmeyi diliyordu tüm kalbiyle. Ona bunca güzelliği bahşeden, bir türlü anlama kudretine erişemese de benimsediği Efe Karaman'ın bahtiyarlığına şahit olmak istiyordu. Bu kez tebessümlerinin sebebi olabilmek, hiç olmazsa üzülmesini engelleyebilmek istiyordu.

"Özür dileme... Sen böyle gülsen, bana yetiyor."

Yetirmeye çalışıyorum en azından. Yetirip de sabretmek, sonra kalbine girebilmek istiyorum Dilem. Adını bende yaşat istiyorum. Gönlümün ilacı ol, gönlüne merhem olayım istiyorum.

Gözlerini kaçırıp başını salladı yavaşça Dilem. Adam yine aklından bir sürü şeyin geçtiğini düşündürürcesine bakıyordu gözlerine. Derin derin, hiç kendini sakınmadan bakıyordu. Onu anlayamasa da bunları fark edebilecek kadar uzun zamandır yanındaydı kadın. Bir gün anlayacaksa bile onu mutlu edecek şekilde değerlendirmek istiyordu anladıklarını.

EvlilikWhere stories live. Discover now