Bölüm 24

88.5K 3.5K 180
                                    


Güneş tepeye iyiden iyiye yanaşırken mutfağa geçmişti Efe. Suçluluk hissi miydi başka bir şey mi bilmiyordu fakat bir anda kendini kahvaltı hazırlarken bulmuştu. Aklına gelen her şeyi yapıyordu. Yemek konusunda çok başarılı olduğu elbette söylenemezdi, yine de basit şeyleri yapmayı annesi sayesinde biliyordu. Karaman ailesinde genelde işler birlikte yürütülüyordu. Bu babasıyla annesi arasında gelenekleşmiş, onlara da bulaşmıştı. Özellikle pazar günleri onlar kahvaltı hazırlarken iki kardeş muhakkak onları izlerdi, büyüdükçe izlemelerine yardım da eklenmişti.

Kızarmış ekmekleri masaya koyarken yaklaşan ayak sesleriyle birlikte omuzları kasıldı. Mutfak ve bahçe arasında cam bir kapı vardı sadece, arkasını dönse karısını göreceğini biliyordu. Ama bir türlü dönmeyi başaramıyordu.

Olmadık şeylere yöneldi parmakları. Tabakları, malzemeleri teker teker düzeltmeye başladı. Ayak sesleri yaklaştıkça hareketleri monotonluktan çıkmaya başlamıştı. Böylesine rahatsız hissettiği başka bir an daha yoktu adamın. Karısını göreceği için yaşadığı eziyet, inanılmaz geliyordu gözüne.

"Günaydın."

Dilem'in sesi kulağına çarptığında derin bir nefes aldı. Sesi her zamanki tekdüzeliğine yakın bir tondaydı. Peki gözleri, onlar da aynı mıydı?

Yavaşça yüzünü kadına doğru çevirdi. Boğazından sert bir yutkunuş geçerken gözlerine ancak bakabilmişti. Korktuğu kadar donuk muydu bakışları sahi? Arada bir fark var mıydı düne göre?

"Günaydın, iyi uyudun mu?" diye mırıldandı ağzının içinde.

Sadece başını sallayabilmişti Dilem. Adamın alışılmadık tavrı ve konuşması onu da geriyordu. Efe ona kızmış mıydı yine? Yoksa hala rahatsız mı hissediyordu?

Dudağını kemirirken hazırlanmış masaya dikti bakışlarını. O uyurken adamın kahvaltı hazırladığına inanamıyordu esasında. Böyle bir şey aklının ucuna bile gelmezdi.

"Neden kahvaltı hazırladın?"

"Sen uyurken oyalanmak istedim."

"Beni kaldırsaydın, hazırlardım."

"Ben de hazırlayabilirim."

Konuşurken ikisi de birbirine bakmıyordu. Geçirdikleri onca zaman ve kat ettikleri onca yol, bir gecenin karmaşasında yitip gitmiş gibiydi. Sanki dün gece; belirli kurallara dayalı bir ilişkinin tarafları olmuşlardı. İkisi de karı-koca olduğunun bilincindeydi fakat hissetmekten uzaktı.

"Yiyelim mi?"

Efe ellerini saçlarına götürüp karıştırdı tereddütle. Sessizlik onu öldürüyordu! Dilem, dün gece hakkında bir şey söylemeyecek miydi? Bağırıp çağırıp Efe'den iğrendiğini haykırması gerekmiyor muydu şu an?

"Olur. Ben de çayları koyayım?"

"Ben yaparım, sen otur."

Dilem için bir sandalye çekip oturmasına yardım ettikten sonra mutfağa geçti Efe. Demek ki Dilem kahvaltıda çay içmeyi seviyordu. Sıkıntı yüzünden hem çay hem kahve hem de meyve suyu hazırlaması iyi olmuştu.

İki bardağa çay koyup bahçeye çıktı tekrar. Dilem etrafına bakınırken karşısına yerleşip bardağını önüne bıraktı. Onun genelde hazırlık yapan taraf olduğunu tanışmaya gittiklerinde bile anlamıştı. Efe tepsiyi alırken isteksizliği o kadar belirgindi ki, o anı düşündüğünde bile geriliyordu adam. Karısı hiçbir işle ilgilenmek zorunda değildi. Efe'nin eli kolu varken neden o bir şeyleri hazırlamak zorundaydı ki? Çok anlamsızdı.

"Yemeyecek misin?"

Dilem adama bakmadan kızarmış ekmeklerden alıp yavaşça ısırdı. İkisini aynı evde yalnız bırakmak kimyalarını bozmuş gibi hissediyordu. Karşısında kocası vardı ama onun aklına söyleyecek tek bir şey bile gelmiyordu.
"Omlet sever misin?"

EvlilikWhere stories live. Discover now