Bölüm 13

95.9K 3.8K 151
                                    

Gecenin heyecan ve gerginliği hızla artarken çalan zilin sesi evi çınlattı. Dilem, midesinin burulduğunu ve avuçlarının bir kez daha terlediğini hissedebiliyordu. Düşünmemek, her şeyi mahvetmemek ve bu geceyi sağ salim atlatabilmek için içten bir şekilde dua etti ve derin bir nefes aldıktan sonra mutfaktan çıktı.

Kendi de dâhil olmak üzere her şey hazırdı. Tatları kontrol edilmiş enfes bir akşam yemeği, tertemiz ve şık bir masa Karamanları bekliyordu.

Hiçbir aksilik çıkmayacak, sakin ol Dilem!

Yengesi onu aramaya koyulmadan evvel girişe geçti ve bu sırada amcası kapıyı açtı. Geleneklerin ne yönde olduğunu kestiremese de bugünün tamamen onlara aykırı olduğundan emindi. Karşılama için bütün ailenin kapıya dökülmesi mantıklı mıydı?

Dikkatli bir şekilde sağ eliyle sol avucunu çimdikledi. Ve gözlerini kapıdan girmekte olan Aras Karaman'a çevirdi. Yaşının ilerleyişine aldırmamış gibi şık giyinmişti kayınpederi. Gözleri buluştuğunda adamın muzipçe göz kırptığına yemin edebilirdi!

Başını hızla iki yana salladı. Onun ardından Ece ve Zehra Hanım girdiler içeriye. İkisi de inanılmaz derecede birbirine benziyordu ve çok güzel görünüyorlardı. İstemsizce, tüm tabularına aykırı şekilde gülümsedi genç kadın. Gergindi, isteksizdi ancak onları görmek bunu azaltıyordu. Bu evde bile bulamadığı şefkati bu iki kadının gözlerinde buluyordu sanki.

Onlar da yengesi ve amcasıyla tanışırken Efe'yi buldu bakışları. Siyah takım elbisenin içindeki adamı dikkatlice süzdü. Gerçekten yakışıklı bir adamdı, en azından Dilem için böyleydi bu. Ancak onun normal olmadığından da emindi. Efe Karaman, bu ana uygun görünmüyordu. Sanki yanlış zamanda, yanlış yerde bulunuyordu. Buraya da, Dilem'e de ait değildi asla.

Onun kendisine hafifçe gülümsediğini görünce bakışlarını yere çevirdi. Az önce eğretiliğini yitirip içtenlikle parıldayan gülümsemesi her zamanki haline dönmüş, gözlerinin feri sönmüştü bile.

Aileler tanışıp da sıra onlarla selamlaşmaya gelince başını kaldırdı. Aras Beyin elini sıkıp Zehra Hanım ve Ece'nin kendisine sarılmasına izin verdi. Zaten itiraz edecek konumda değildi.

Onlar salona doğru yengesini ve amcasını takip ederken Efe önünde dikiliyordu. Onun bu kadar uzun olduğunu fark etmediğini ayırt edince şaşırdı genç kadın. Aralarında en az on santim olmalıydı.

"Merhaba Dilem..." dediğini duydu bu sırada. Sesi her zamanki gibi kibar ve samimi çıkmıştı. Bunu nasıl başardığını anlayamıyordu Dilem. O asla adama samimi bir cevap veremiyordu. Onunla konuşmaktan ya da ondan hoşlandığını sanmıyordu. Hep bir gerginlik hissi bedeninde dolaşırken nasıl samimi olabilirdi ki?

"Merhaba..."

Efe kızın yüzüne bakmamasını hafif bir kaş çatışla izliyordu. Nasıl bir ilişkileri vardı ki selamlaşmaya bile tenezzül etmiyorlardı? Bu sırada aklına gelen düşünceyle gözleri irileşti. "Lanet olsun!" dedi istemsizce. Sesi her zamankine kıyasla daha sert çıkmıştı.

Genç kadının donuk bakışlarının yüzüne döndüğünü ve şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırmaya başladığını görünce derin bir nefes aldı. Kahretsin, yüzüne bakması için lanet etmesi mi gerekiyordu? Hoş şu an bunu düşünebilecek halde değildi.

"Annemler bilmiyor!" diye fısıldadı kıza. Neredeyse gerginliğin etkisiyle onu tutup sarsacak duruma gelmişti. Kendini bir an önce toparlasa iyi olacaktı.

Dilem şaşkın bir şekilde etrafına bakındı. Neden bahsediyordu bu adam? Bir kereliğine onu anlaması söz konusu olamaz mıydı?

"Anlamadım..." diye mırıldandı. Ne diyebilirdi ki başka?

EvlilikWhere stories live. Discover now