Bölüm 19

93.3K 3.6K 90
                                    

Çarşamba günü geldiğinde genç kadın biraz olsun aklındaki sesleri susturabilmiş ve düşünme arzusunu bastırmayı başarmıştı. Ya da böyle düşünüyordu. Bu kadar kısa bir zaman kalmışken evliliklerine, bir şeyleri zihninde didikleyip durmanın bir anlamı yoktu. Ve elinden geldiğince düşüncelerini bastırmakta kararlıydı. İnsanları huzursuz etmek istemiyordu.

Bugün, Efe'nin ailesi -Zehra Hanım ve Ece- ile gelinlik bakacaklardı. Efe onların sadece şoförlüğünü yapacaktı, Zehra Hanımın gelinlik konusundaki tutumu epey katıydı. Efe'nin gelinliği görmesini katiyen istemiyordu. Bu düşünceyle bilinçsizce gülümsedi, kayınvalidesi çok farklı bir kadındı. Çok içten, çok iyi niyetli ve güler yüzlüydü. Onu daha şimdiden sevmişti Dilem ve aynı çatıyı paylaşacak olmaları genç kadını biraz olsun rahatlatmaya yetiyordu.

Gözleri aynadaki yansımasını bulduğunda bir an şaşırsa da üzerinde durmadı. Günün planı geçiyordu hala aklından. Elbette Efe'nin sesiyle birlikte... Eğer Dilem'in istediği gibi bir gelinlik bulunursa alınacak, bulunamazsa bir şekilde diktirilmesi sağlanacaktı. Efe telefonda konuşurken böyle söyleyince Dilem onları zora sokmayacağı için mutlu olmuştu. Nasıl bir şey istediğini bilmiyordu ancak sade olan her şeyi kabul edebileceğinden emindi.

Akşam olduğundaysa, tüm aile boğaz manzaralı bir restoranda buluşacak, güzel bir yemek eşliğinde kaynaşacaktı.

Böyle düşünüldüğünde gayet normal bir gün gibi hissettiriyordu planları. Ancak içten içe çok gergindi iki aile de. Bunu çok iyi anlıyordu Dilem. Çünkü kendisi de gerginlikten ölüyordu! Herhalde evlilikleri konusunda en rahat kişi Efe'ydi. Dilem onun nasıl böyle olabildiğini anlayamasa da bu yönüne hayran olmaktan alıkoyamıyordu kendini. İsteme günündeki küçük olay dışında Efe'nin hiç telaşlandığını, endişelendiğini görmemişti. Evlilikleri konusunda hiçbir şüphesi yoktu sanki genç adamın. Her şeyin onun gözünde güllük gülistanlık olduğu su götürmez bir gerçekti.

Sorun bu değildi aslında. Dilem'in aklını karıştıran, merakını cezbeden ve düşünme arzusunu körükleyen şey bunu nasıl yaptığıydı. Eğer Efe'nin ona karşı tavırlarını bilmese hiçbir şeyi umursamadığını düşünebilirdi. Ancak Efe ona karşı her zaman kibar, ilgili ve içtendi. Umursamayan birinin böyle olamayacağı da aşikârdı. O halde neydi?

"Yine başlıyoruz..." diye mırıldandı istemsizce. Efe demek, karmaşa anlamına geliyordu artık genç kadının sözlüklerinde. Ve adını dahi anmadan onun tavırlarına karşı merakı beliriveriyordu bazen. Bunu engellemenin bir yolunu bulsa iyi olacaktı.

Kapısının açılmasıyla birlikte düşünceleri bölünmüştü. Odaya giren yengesinin bakışlarına karşılık mahcup bir şekilde gülümsedi.

"Keşke Ece'nin aldığı elbiseyi giyseydin!"

"O elbiseyle rahat edemiyorum yenge. Ama istersen giyebilirim?"

Kadının omzunu silktikten sonra konuşmasıyla rahatladığını hissetmişti. Onun için yapardı ancak bütün günü kabus gibi geçeceği için akşamı zor ederdi.

"Boş ver, geç kalırız... Böyle de iyisin."

Başıyla ona verdi kadına. O odadan çıkarken küçük el çantasının fermuarını çekip kıyafetlerine baktı. Açık kahve tonlarında bir kumaş pantolon giymişti, çok ince olduğu için böyleyken rahat edebileceğini düşünüyordu. Üzerine de koyu yeşil, yarım kollu, sade bir gömlek seçmişti. Basit göründüğünü biliyordu ama en azından rahat hissediyordu kendini. Bugün yeterince gerilecekti zaten, ne önemi vardı ki ne giydiğinin?

***

Efe, arabayı durduğunda annesi ve Ece'nin telaşına gülmemek için kendisini zor tutuyordu. Bir gelinlik olayı dallanıp budaklanmış ve hepsinin merkezine yerleşivermişti bir anda. Tabii iki ailenin birlikte yiyeceği yemek de gerginliğin artışında büyük ölçü de etkiliydi.

EvlilikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin