Bölüm 29

75.1K 3.2K 127
                                    

Elindeki çöp poşetini bahçenin arka tarafında kalan büyük çöp kovasına attı kadın. Misafirler gelmek üzereydi ama neyse ki hazırlıklar tamamlanmıştı.

Hoş, onun heyecanı bundan değildi, bambaşkaydı.

Hafif bir tebessüm eşliğinde yüzünü göğe çevirip yıldızların cılız parıltısını seyre daldı bir süre. Birkaç tanesini ancak seçebiliyordu fakat umursadığı yoktu bu durumu. Kadın bulunduğu andan ve mekandan olabildiğince memnundu. Ne kadar sabırsız ve heyecanlı ise, bir o kadar da mutluydu.

Sonunda Efe'yle konuşacak kadar kendine geldiğine kanaat getirebilmişti. Sadece misafirler gidene kadar bekleyecek, sonra söyleyecekti Efe'ye. Eh, gelmek üzere oldukları hesaba katılırsa çok uzun süre beklemesine gerek kalmayacağı kesindi.

Bahçeyi dolaşarak giriş kapısına doğru sürdürdü adımlarını. Belki bahçe ışığının yetersizliğinden belki dalgınlığından önce görememişti üç adamı. İyice yaklaştığında ise
misafirlerinin geldiğini ancak zili çalmak yerine kapı önünde konuştuklarını fark etmişti kadın.

Adamların sırtı ona dönüktü ve Dilem'i görmedikleri aşikârdı. Kadın sırf Efe'nin arkadaşı olmaları sebebiyle yüzüne geniş bir tebessüm yerleştirip ağzını açmıştı ki kendi aralarında konuştukları cümleler takıldı kulağına.

"İddiayı kaybetmek neyse de yanıldığımıza inanamıyorum, Efe'nin haklılığını hazmedemiyorum." diyordu isminin Mehmet olduğunu anımsadığı adam.

Ona eşlik eden Anıl daha sert bir sesle konuşuyordu. "Bu nasıl olabilir ki? Adam hiç tanımadığı biriyle bile evlenip mutlu olabileceğini iddia ediyor ve tutup bir kız kurusuyla dahi bunu sağlıyor. Nasıl o haklı çıkabilir?"

"Onu da geçtim, sanki iddiayı kabul eden o değilmiş gibi ödülden de vazgeçtiğini söyledi bana! Evliliklerinin bu kadar gerçek olması mümkün mü?"

Söylenen lafları idrak ettiğinde kadın güçlükle yutkunmuş, kendini gizlemek adına uzaklaşmıştı onlardan. Eli karnının üstünde, delicesine atan kalp atışları eşliğinde duruyordu öylece. Ne düşüneceğini, ne yapacağını şaşırmış; öylece kalmıştı.

Onların birkaç dakika daha konuşup eve girmelerini boş gözlerle izledi, sonra olduğu yere oturup farkında olmadığı gözyaşları eşliğinde kabullenmeye çalıştı gerçeği.

Efe bir iddia, bir ödül uğruna evlenmişti onunla. Bir kız kurusuyla... Hiç tanımadığı bir kadınla... Bunu yapabilmiş olduğuna inanmıyordu fakat sürekli düşünüp durduğu her şeyi açıklıyordu sanki hakikat. Onu nereden bulduğunu, neden onca insan içinden Dilem'i seçtiğini, neden bir an önce evlenmek istediğini, neden ailesine yalan söylediğini...

Dilem bir şeyler olduğunu biliyordu her zaman fakat aklına gelen tek ihtimal deliliğine dairdi. Ne gibi bir sebep Efe'nin onu bulmasına yol açabilirdi, bulamamıştı. Oysa bu adamın deliliğinden daha normal, daha gerçekçiydi.

Gözlerini kapatıp iç çekti usulca. Burada böyle oturup da ne yaptığını sanıyordu? Kendini toparlamalıydı, böyle kötü şeyler düşünmemeliydi. Efe'nin deli olmadığını öğrendiği için sevinmeliydi hatta. Sürekli aklının bir köşesinde deli olduğunu iddia eden sesten kurtulmuştu en azından. Hem artık düşünmesine, irdelemesine, anlamaya çalışmasına da gerek yoktu. Ve en önemlisi Efe tüm bunlara rağmen ona iyi de davranıyordu. Burada durup ne yapıyordu o halde?

Çöktüğü yerden kalkıp yeni fark ettiği gözyaşlarını temizledi yüzünden şaşkınca. Derin birkaç nefesle sakinleştirmeye çalıştı yüreğini, dudaklarını tebessüm etmeye zorlayarak bekledi birkaç saniye. Uzun zamandır hissederek gülümsediğinden sebep zoraki gülüşlerini bulup çıkarması zor olmuştu belleğinden.

EvlilikNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ