Bölüm 15

93.5K 3.8K 154
                                    

Bir dakika boyunca, hiçbir şeyi algılayamadan adama baktı Ece. Baktıkça sanki gözleri, gözlerinin içinde eriyor ve gittikçe her tarafı kaplıyordu.

Sonunda beyninde çınlayan bir zil sesi gibi adamın gözleri, küçüklüğünde belirdi. Bulanık birkaç anının arasından peşinde koştuğu çocuğu nihayet seçebilmişti.

Bu doğru olamazdı değil mi? Ateş, bu adam mıydı yani? Onu görmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki, değişimini benimsemekte güçlük çekiyordu. Uzun boylu, koyu kumral, mavi gözlü bu adam onun ilk aşkı mıydı?

Ateş gevrek bir sırıtma eşliğinde kızın hatırlayışını izlerken içini derin bir huzur kaplamıştı. Sonunda buradaydı ve Ece'yi bulmuştu. Daha fazla mutlu olamazdı herhalde? O kadar kolay olmuştu ki onu bulmak, tanımak, büyümüş haliyle benimsemek ve daha görür görmez yine kalbine yerleştirmek...

"Sanırım hatırladın ördekçik?"

Ece hafifçe yutkunup başını salladı. Ardından kaşlarını çatıp öfkeyle söylenmeden edemedi. "Şu ördek meselesini fazla uzatmıyor musun?"

Adamın kendisini çocukken çağırdığı gibi çağırması canını sıkmıştı. O her ördek dediğinde, aptal gibi kalp atışları hızlanıyordu. Bu ne kadar da saçmaydı böyle? Birisi sizinle dalga geçtiğinde heyecanlanmanız değil, sinirlenmeniz gerekirdi.

"Alışkanlık." dedi Ateş gülümseyerek. Rahat bir tavırla omzunu silkti. Sonra tepkisinin ne yönde olacağını görebilmek adına, birden kendine çekti Ece'yi ve sıkıca sarıldı kıza. Kollarının arasında duruşunu benimsemek ister gibi gözlerini kapattı. "Seni ne çok özlemişim ben böyle?"

Ece öylece donup kalmıştı adamın kollarında. Bedeninden yayınlan sıcaklıkta ve kulağına fısıldayan sesinde tanıdık bir şeyler gizliydi, bunu hissedebiliyordu. Ancak bir çocuk değildi. İlk aşkını gördüğü için geçmişe dönecek de değildi. O zaman daha küçücüktü, bunun bir aşk olduğunu bile sanmıyordu. Başını iki yana sallayarak adamı itekledi. "Ne yapıyorsun sen? Sokağın ortasında bana böyle sarılmaya ne hakkın var?"

Sesinin acımasız bir sertlik taşıdığını biliyordu ancak Ateş karşısında dururken hele de Ece onu gördüğüne bu kadar şaşırmışken başka bir şey yapamıyordu. Sonuçta o nişanlı bir kızdı, yakında evlenecekti ve sokağın ortasında bir adamla bu şekilde durması doğru olmazdı. Babası ve ağabeyi bu durumu görseydi Ateş'i fena halde hırpalardı herhalde...

Ateş şaşkın bir şekilde kızı bıraktıktan sonra bir adım geri çekildi. Böyle bir tepki vereceğini düşünememişti nedense. Onun da kendisi gibi özlem dolu olacağını da nereden çıkarmıştı sahi? İnsanlar geçmişten çok çabuk kurtulabiliyordu. "Affedersin." dedi mırıltı halinde. Bunu söylemek bile onun için güçtü aslında, o böyle geri adımlar atacak karakterde biri değildi. Sadece... Karşısındaki Ece'yken kendisi olamıyordu sanki.

Ece kaşlarının huzursuzluğunu yansıtmasına izin verirken derin bir nefes aldı. "Seni gördüğüme şaşırdığım doğru, ancak seninle yakınlığımız geçmişte kaldı. Aradan kaç yıl geçtiğini bile hatırlamazken tutup bana sarılman çok yanlış geliyor. Nişanlım seni tanımıyor bile! Bizi böyle görseydi eminim yanlış anlardı!"

Hoş, Kenan anlayışlı bir adamdı. Ateş'in kim olduğunu açıkladığında bu teması sorun etmeyeceğini biliyordu. İçten içe kızmasını istese dahi gerçek buydu ve Ece bu gerçeğe alışmıştı.

Daha birkaç dakika önce tüm bedenini kaplayan huzur ve mutluluk duyduğu son iki cümlenin etkisiyle yok olmuştu sanki. Göğsüne ağır bir acının yerleştiğini hissedebiliyordu, öyle ki bu acıyı taşımak kocaman cüssesine rağmen Ateş için çok zor olmuştu. Derin bir nefes aldıktan sonra yutkundu, gözlerini Ece'den ayıramamıştı bile. "N-nişanlın mı?"

EvlilikWhere stories live. Discover now