Bölüm 16

84.6K 3.7K 73
                                    

Akşama doğru eve ancak dönebilmişti genç kız. Aklından çıkaramadığı sorulardan kurtulabilmek için İstanbul'un altını üstüne getirmiş, artık yorgunluktan ayakta duramayacak hale gelmişti. İstediği tek şey yatıp birkaç saat uyumaktı.

Derin bir nefes aldı ve elindeki poşetleri yere bırakıp kapıyı güçlükle açtı. Çok az kaldı, diyordu kendine güç vermek için. Bir dakika sonra yatağına kavuşacaksın.

Anahtarını çantasına atıp poşetleri tekrar eline aldı ve eve geldiğini bile haber vermeden üst kata yöneltti adımlarını. Nasıl olsa uyandığında neler aldığını sormak için yanına geleceklerdi, şimdi konuşmaya bile vakit ayırmak istemiyordu.

Gücünün son kırıntılarıyla odasına geçmişken gördüğü manzarayla dermanının tamamen kesildiğini hissetti. Kenan'ın bu saatte ne işi vardı evde? Hem de kendi odasında? Babası onu nasıl öldürmemişti acaba?

"Kenan?" dedi şaşkın olduğunu gizlemeden. Adamın okuduğu kalın kitabı bırakmasını ve yüzünü kendine çevirmesini izlerken ayakta durmakta bile zorlanıyordu. "Burada ne işin var?"

"Hoş geldin canım..." derken ayağa kalkmıştı bile genç adam. Ece'nin elindeki poşet yığınına kısaca göz atıp yanağını hafifçe öptü. "Yine mi alışveriş?"

"Almam gereken şeyler vardı..." diye mırıldandı Ece. Poşetleri kapının yanına bırakıp yatağına geçti ve yatmak için ölmesine rağmen hislerine direnip oturmakla yetindi. "Babam senin odama girmene nasıl izin verdi?"

"Evde olmadığını biliyordu..."

"Yine de garip..." dedi yorgunca, gözleri kapanıyordu resmen. Onları açık tutabilmek adına kendine bir çimdik attı. "İşten erken mi çıktın?"

"Evet... Bugün annem bizi akşam yemeğine çağırdı. Gelinimi özledim, deyip duruyordu zaten günlerdir."

Ağlamak üzereydi genç kız, güçlükle konuşmaya zorladı kendini. "B-bugün mü?"

"Evet..." dedi Kenan tereddütle. Kaşlarını düşünceli bir halde çatmış, Ece'nin gözlerine bakıyordu. "Bir sorun mu var?"

"Sadece çok yorgunum..." dedi Ece. "Keşke haber verseydin, alışverişe çıkmazdım."

Bütün gün yürüdüm, bir dükkandan diğerine girdim... Ayakta bile durmak istemiyorum.

Kenan genç kızın yanına oturup kolunu omzuna sardı gülümseyerek. "Hadi ama... Alışveriş ne kadar yorucu olabilir ki?"

Tahmin bile edemezsin...

"Çok..." dedi çocuksu bir dudak büküşle birlikte. "Başka bir gün yapamaz mıyız?"

"Bir sürü hazırlık yapılmış olmasına rağmen mi?"

Kenan'ın bu geceyi ertelerse bozulacağını biliyordu Ece. Aslında Meral Hanımı kırmamak için gitmeyi de çok istiyordu ama gerçekten o kadar yorgundu ki kendini ayakta bile duramayacakmış gibi hissediyordu.

Gözlerini kapattı, adama yaslandı güç almak istercesine. Kulağına "Canım, kırma beni..." diye fısıldadığını işitince dudaklarını daha fazla büktü. Ona hayır diyemeyeceğini ikisi de gayet iyi biliyordu. "Biraz dinleneyim, kalkıyorum..."

***

Uzandığı yerde gözlerini kapatmış, diğer her şeyden kendini soyutlayarak yaşadıklarına odaklanmıştı genç kadın. İlk kez zihninde endişe ve acı yerine bir duygunun dolaştığının farkında bile olmadan, Efe onu evine bıraktığı andan beri, söylediklerini düşünüyordu.

Yaşadığı an zihninde defalarca dönüp durmuş, sonunda adamın verdiği söze takılıp kalmıştı...

Efe'yi hiç anlamamıştı, anlayabileceğini hala sanmıyordu. Neden böyleydi bu adam? Kendisine böyle iyi davranmasının, mutlu etmek istemesinin ne anlamı olabilirdi ki? Efe'nin Dilem'i sevdiğini düşünmek, genç kadın için imkansızdı. Başka bir şey olmalıydı, bundan emindi.

EvlilikWhere stories live. Discover now