Bölüm 8

91.4K 3.6K 93
                                    

Siyah düz eteği dizlerinin birazcık altına geliyordu. Üzerindeki beyaz, kısa kollu gömleğiyle uyumlu göründüğünü düşündü aynadaki yansımasının. Gömleğin fırfırlı yakası sadeliğini birazcık aydınlatmıştı. İnciyi andıran düğmeleri de katılınca kıyafetlerin güzel olduğunu düşünebilirdi insan. Onları uzun zamandır giymemişti genç kadın. Bu tarz kıyafetleri çok fazla giydiği söylenemezdi. Belki gittiği düğünlerde giymişti bir kaç kez, o kadar. Zaten pek evden çıktığı da yoktu. Oysa şimdi tanımadığı bir adamla evlenip tamamen ayrılacaktı buradan. Kimdi bu adam, Efe Karaman? Dilem'i nereden tanıyordu da evlenmek istiyordu? Tanıyorsa bile daha iki kelime bile konuşmadığı biriyle neden evlenmek istiyordu sanki?

Dilem onun beyaz atlı prensi olmadığını, prenslerin yok olduğu bu dünyada sevmediği bir adamla uzun süre evli kalacağını, mutsuz bir şekilde öleceğini biliyordu. Yine de itiraz edemiyordu. Sabahtan beri açmamıştı ağzını bile. Sadece yengesi bir şeyler sorduğunda cevap veriyordu. Ne diyebilirdi ki? Evlenmek istememesi, çok diretmesi belki bu evliliği engellerdi ama ya sonrası? Yengesi hayatı ona zindan ederdi! Kadın yıllardır evlenmesini bekliyordu dört gözle...

İç çekti. Kestane rengi saçlarını yengesinin istediği gibi ciddi bir topuz yaptı. Açık kahve gözlerini aynı renk kalem ve siyah rimelle renklendirdi. Yüzüne hafifçe allık sürdü. Dudaklarını parlatıcıyla canlandırdı. Yine de kendine güzel görünmemişti. Donuk bakışları ölü balığı andırıyor, gergin tebessümü yüzünde fazlasıyla eğreti duruyordu. Bundan daha çoğunu da, o yapamıyordu.

Yengesinin seslendiğini duyunca elindeki makyaj malzemelerini toparlayıp sesi takip etti. Aslında bu kadını seviyor, ona minnet duyuyordu. Yıllardır, istemese bile bakıyordu Dilem'e. Dilem ona saygı da duyuyordu fazlasıyla. İnsan istediği şeyi her zaman yapardı rahatça. Ama istemediği bir şeyi bu kadar iyi yapmak her yiğidin hakkı değildi. Doğrusu ufak tefek şeyler dışında Suzan Hanım mükemmel bir manevi anne olmuştu ona.

"Efendim yenge?" diye seslendi mutfağa girdiğinde. Yengesi dolmaları servis tabağına yerleştiriyor, iki kızı kekle uğraşıyordu.

Suzan Hanım kızı baştan ayağa alıcı gözüyle süzdükten sonra hafifçe güldü. "Dilem, çok güzel olmuşsun kız! Aferin sana!"

Yengesine dönüp gülümsedi hafifçe. "Sağ ol yenge, sizi utandırmam umarım..."

"Yok yok, ben güveniyorum sana! Sağ salim evlendireceğiz seni inşallah..."

"İnşallah..." diye mırıldandı ağzının içinde. Yengesinin bunu duymak istediğini biliyordu. Kadın başını sallayarak işine döndüğünde ikisi de rahatlamıştı.

"Selda, börek oldu mu?"

"Oldu anne..." dedi genç kız. Kardeşi Esme de annesi sormadan atlamıştı. "Kek de oldu anne!"

"Aferin benim kızlarıma..." dedi kadın memnuniyetle. Ellerini temizledikten sonra devam etti. "Siz de üzerinizi değiştirin artık. Belki erken gelirler. Çok kalabalıklar mı, onu da bilmiyorum."

"Tamam anne." diyerek mutfaktan çıktı kızlar.

Dilem kararsız bir şekilde bakınıyordu. Yengesinin de gelecek olanları tanımadığını fark etmişti ve çok huzursuzdu.

"Ben nasılım kız?" diye sordu bu kez kadın.

Yengesi uzun siyah bir elbise giymişti, elbise kısa kolluydu ve yakası kapalıydı. Boynunda altın gerdanlığı, onunla takım küpeleri ve kollarında bilezikleri vardı. Yüzünde belli belirsiz yapılmış makyajın izleri görünüyordu ve kısa saçları düz bir şekilde kulağının dibine doğru uzanmıştı.

"Çok şıksın..." diyerek gülümsedi Dilem. Kadını böyle görmeyeli uzun zaman olmuştu.

Bir süre sessizce ortalığı toparladılar. Saat üçe gelirken kapı çaldı. Herkes telaşla ne yapacağını düşünüyordu ama Suzan Hanım hemen toparlandı.

EvlilikWhere stories live. Discover now