Bölüm 4

116K 3.9K 164
                                    

Uzun süre düşünmüştü üç arkadaş. Ancak bir türlü Efe için aradıkları adayı bulamamışlardı.

Üniversiteden arkadaşları ya da ortak bir tanıdıkları söz konusu dahi olamazdı. Sonuçta bu bir oyundu ve kızı üzmek istemezlerdi. Hem Efe'nin tanıdığı biriyle evlenmesini de istemiyorlardı. Hiç tanımadığı, yüzünü dahi görmediği biri olmalıydı.

"Kız çirkin olmalı!" demişti Mehmet. "Efe Bey de prens sayılmaz ama yanında sırıtacak bir çirkinliği olsun..."

Mert sırıtarak hak vermişti ona. "Sonra cahil olsun, Efe cehalete hiç gelemez!"

"Haklısınız..." demişti Anıl da. "Yaşı da geçik olsun... Hani şu evde kalmış dediklerinden..." Sonra duraksamıştı. Hem cahil, hem çirkin, hem de yaşı geçmiş bir kız... Kendilerini gerçekten zorluyorlardı. Zorlamasına zorlardılar da sadece bir sorun vardı, nasıl bulacaklardı aradıkları kızı?

Sıkıntıyla iç çekti Anıl. "Hadi toparlanın millet, böyle oturarak olmuyor, çevremizi araştıralım biraz... Bu işin peşini bırakmak yok!"

Anıl ayaklanınca, diğerleri de ayaklanmakta bulmuştu çareyi. Haklıydı arkadaşları, bir iddiaya girmişlerdi ve pes etmek diye bir şey söz konusu olamazdı! Hem gururları el vermezdi, hem de Efe bir dersi hak ediyordu. Hem de fazlasıyla.

"Ben anneme falan soracağım, belki o biliyordur..." dedi Mert yüzünü buruşturarak. "Bir şey bulursanız tekrar toplanalım."

"Ben de sorayım anneme..." dedi Mehmet düşünceli bir halde başını sallayarak. "Hadi kolay gelsin!"

"Görüşürüz!"

Üçü de ayrı yollara gidiyorlardı. Dağılmalarının ardından düşünmeye devam etti Mehmet. Nereden bulabilirlerdi Efe'ye sözlerini yutturacak bir kız? Nasıl onu dediklerinden döndürüp pişman edebilirlerdi?

Sıkıntıyla yürürken yerdeki taşa vurup adımlarını hızlandırdı. Evi çok uzakta olmadığından yürümeyi tercih etmişti.

Sokaklarının başına geldiğinde gözlerini etrafa dikip bir umut bakınmaya başladı. Belki de buralarda bulabilirlerdi aradıkları kızı, kim bilir?

Eve girdiğinde holün karanlığını temizlemek ister gibi ışıkları yaktı ve her zamanki gibi ayakkabılarını çıkarırken annesine seslendi. "Anne, evde misin?"

Bir kaç saniye içinde annesi yanına gelmişti bile. Yaşının büyümesi ya da askerliğini bitirmiş, işe başlamış bir adam olması annesinin davranışlarını hiç değiştirmemişti. Hala ona çocukmuş gibi davranıyor, her eve giriş çıkışını dualar ederek takip ediyordu. Bunlar bazen bunaltıcı gelse de insan annesine kıyamıyordu.

"Hoş geldin oğlum!"

"Hoş bulduk anne..." Üstündeki ince gömleği tek hareketle başından çekip çıkardı. "Kokulara bakılırsa yemek yapıyorsun sen?"

"Evet canım, gel de gününü anlat bana."

Önce reddetmeyi düşündü Mehmet. Yorgundu ve Efe'ye kız bulmak için düşünmeye ihtiyacı vardı. Tam ağzını açtığı sırada aklına gelen şey onu durdurdu ve sırıtmaya başladı. "Tamam, yüzümü yıkayıp geliyorum."

Annesi mutfağa geçerken kendini banyoya attı. Elindeki gömleği sepete fırlatıp yüzünü yıkadıktan sonra yansımasını izledi. Düşüncelerindeki sinsiliğe rağmen kendini hiç kötü biri gibi hissetmiyordu. Bir kahkaha patlatıp mutfağa geçti. Üstüne bir şey giyme zahmetine girmemişti, bu da karşı komşularının kızının dikkatindeydi elbette. Mehmet fark etmese de kız o kadar abartılı bir şokla adamı izliyordu ki bir an sonra kendisi bile verdiği tepkinin abartılı olduğunu hissedip hızla perdeyi çekmişti.

EvlilikWhere stories live. Discover now