Bölüm 14

86.8K 3.6K 128
                                    

Genç adam apartmandan içeri girerken hala kafasında dün gecenin izleri dönüp duruyordu. Aslında bu konu hakkında düşünmek istemiyor, ancak merak etmekten de kendini alıkoyamıyordu.

Dilem neden böyleydi? Ne yaşamıştı da yalanı bile umursamayacak kadar hissizleşmişti? Ya da neden böyle davranıyordu? Sanki her şeye mahkum edilmiş, dili kesilmiş gibi... Bu düşünceyle istemsizce ürperdi. Onun kendini böyle gördüğünü düşünmek bile genç adamı inanılmaz derecede rahatsız ediyordu. Ve düşündükçe aklına gelen şeyler vicdanını sızlatıyordu.

Bu işe girmekle büyük ölçüde hata etmişti, farkındaydı. Dün gece, ailesinin öğrenme ihtimaline karşı duyduğu korku onu kendine getirmişti. Dilem'i bu işe karıştırmamalıydı, böyle bir iddiaya girmemeliydi. Kendisi zaten ne hissettiğini biliyorken, neyi ispatlamaya uğraşıyordu ki? Çok büyük bir aptallık etmişti. Hoş, şimdi geri dönemezdi. Yine de vicdanını susturamıyordu. Bu meselenin öğrenilmesinden korkuyordu tüm kalbiyle. Ne Dilem, ne de ailesi asla iddiayı bilmemeliydi.

Tüm bu düşüncelere rağmen bir yandan da doğru bir şey yapmış gibi hissetmekten kendini alamıyordu. Evet, belki Dilem gerçeği öğrenirse üzülebilirdi. Ama öğrenmezse mutlu da olabilirdi. Efe, düşüncelerinin hala aynı yönde olduğunu biliyordu, bu konuda kendine tamamen güveniyordu. Dediği gibi herkesle evlenilebilirdi işte, Dilem'le ilgili hiçbir şeyden rahatsızlık duymuyordu. Bu yüzden onunla bir aile kuracak ve bu hissizliğinden kurtulmasına yardım edecekti. Bunu yapması gerektiğini biliyordu. Vicdanı bir yana, kanındaki koruyucu gen de zıttı her şeyi reddediyordu.

Düşüncelerinin etkisiyle hafifçe güldü. Derin bir nefes aldıktan sonra zile bastı ve kapının açılmasını beklemeye koyuldu.

Bu kez beklediği gibi Suzan Hanım karşılamamıştı onu. Dilem tüm ruhsuzluğuyla karşısında duruyordu. Acaba tamamen hissiz miydi, yoksa böyle görünmeye mi çalışıyordu?

Bir an bu düşünceyi kafasında tarttı, ardından genç kadına elini uzatarak gülümsedi. "Merhaba... Hazırsan çıkalım mı? Hazır değilsen bekleyebilirim."

Dilem başını iki yana salladıktan sonra elini adamın avucuna bıraktı. Bütün gecesini harcadıktan sonra Efe'ye karşı nasıl davranması gerektiğini bulmuştu sonunda. Onu tanımadığı için ne istediğini kestiremiyordu ancak Efe aklından geçenleri genellikle dile getirecekmiş gibi geliyordu ona. Ya da bir şekilde isteğini belli edermiş gibi... Dilem'in yapması gereken de hepsine, istekliymişçesine uyum sağlamaktı. Böylelikle hayatı daha kolay olacaktı.

"Evde kimse yok mu? Dışarı çıkacağımızı biliyorlar mı?"

"Alışverişe çıktılar, dışarı çıkacağımızı da biliyorlar..."

Onun görmeyeceğini bilmesine rağmen başını salladı Efe. Bir yandan da dudaklarını büzüştürerek düşünmeye koyulmuştu. Böyle sessizlik içinde durmak onu rahatsız ediyordu. İki hafta içinde evleneceklerdi ama sözcükleri bile birbirlerinden esirgiyorlardı. "Bugün ne yapmak istersin?"

"Sen bilirsin." diye mırıldandı Dilem. Midesi yine burulmaya başlamıştı. Ellerinin de terlediğini hissedebiliyordu.

"Bilmiyorum... Bana seçenek sunarsan daha kolay olur..."

Başını eğmiş, Dilem'in gözlerine bakıyordu. Onun başını yere eğmesi üzerine iç çekmekten alıkoyamadı kendini. Böylesine pasif olmak niyeydi? Efe onu sindirecek ne yapmış olabilirdi ki?

"Tamam..." diyerek pes etti. Genç kadının avuçlarının terlemeye başladığını hissetmişti birden. Böylesine gerginken onu zorlamamalıydı, daha da sinmesini istemiyordu. Daha fazla sinerse ne yapabilirdi, bilmiyordu. "O halde biraz alışveriş yapalım, hem hazırlıkları da konuşuruz?"

EvlilikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin