Bölüm 10

92.8K 3.7K 180
                                    

Efe, Dilem'i almak için çıkarken büyük bir telaş vardı evde. Annesi de, babası da, Ece de Dilem'i merak ediyor ve onu memnun etmek için ne yapacaklarını tartışıp duruyordu.

Bir sürü atıştırmalık hazırlanmış, ev baştan sona temizlenmiş ve en şık halleriyle beklemeye başlamışlardı.

Onları ilk kez böyle gördüğü için çok eğleniyordu Efe. Kenan için babası kolunu kıpırdatmadığı gibi yapılan hazırlıkları da engellemişti. Bütün yiyecekleri dağıtmış, eşofmanla oturmuş, hatta adama 'Hoş geldin' demeyi bile reddetmişti. Kenan gittikten sonra Ece bütün gece ağlamıştı.

Artık ezberlediği apartmana ulaştığında derin bir nefes aldı ve içeri girdi. Dün olduğu gibi olmamış, kapıyı Suzan Hanım açmıştı bu kez. Kadın için nezaketen aldığı çiçekleri uzatıp içeri girdiğinde mutluluğunu fark etmişti.

"Hoş geldin Efe..." dedi kadın. "Sana böyle seslenebilirim değil mi? Damadımız olacaksın ne de olsa."

"Elbette..." diyerek onay verdi Efe. "Eşinizle konuşabildiniz mi? Cumartesi gelmemizde bir sakınca var mı?"

Kadın gülümsedi. "Hayır, elbette bir sakınca yok. Bekliyor olacağız."

Kısa bir muhabbetin ardından Dilem yanlarına gelmişti. Üzerinde krem rengi, bol kumaş pantolon vardı. Onun üstündeyse kırmızı bir tişört. Biraz sade göründüğünü düşündü Efe ama giyimine karışacak değildi elbette.

Kibarca gülümsedi kıza evden çıktıklarında. "Gergin misin? Seni zor bir durumda mı bıraktım?"

Neden 'sen' diye hitap etmişti şimdi?

Önemsemedi, kız itiraz etmediğine göre rahatsız olmuş olamazdı.

"Biraz..." diye itiraf etti Dilem. Aslında ölüyordu. Avuç içleri sırılsıklam olmuştu daha şimdiden.

Adamın yönlendirmesiyle siyah BMW'ye baktı. Bu adam gerçekten zengin olmalıydı.

"Öne oturmaktan rahatsız olmazsın değil mi?"

Aynı zamanda çok kibardı. Onun kendisini gerçekten tanıyor olduğundan şüpheleniyordu artık genç kız. "Hayır, rahatsız olmam."

Açılan kapıdan içeri süzüldü ve oturup ellerini kucağında kenetledi. Adam kendi yerine geçtiğinde arabayı çalıştırmamış ve başını kendisine çevirmişti.

"Dilem, biraz daha samimi olmamız mümkün mü?"

Efe'nin sesi sıkıntılı çıkmıştı. Bu halleriyle iki yabancıdan farkları yoktu ve annesinin anlaması güç olmayacaktı.

"Nasıl yani?" diye sorarken yutkunmuştu Dilem. Adamın kahverengi gözleri ciddi olduğunu gösteriyordu.

"Ailem bizi sevgili sanıyor ama biz daha birbirimizle sizli bizli konuşmayı bile aşamadık."

"Ne yapmalıyım?" diye sordu çekingence.

Efe hafifçe gülümsedi. "Hiçbir fikrim yok. Ama daha samimi olabiliriz. En azından arkadaş gibi?"

Arkadaş mı? Bu adam gerçekten deli olabilir miydi? Neden yaptığı her şeyi garipsiyordu böyle?

"Peki, nasıl istersen..." diye mırıldandığında gözlerini önüne çevirmişti bile.

Efe bir an duraksadı, arabayı çalıştırmak üzereydi. Sonra aklına gelenlerle yüzünü buruşturdu. "Bu arada..." dedi utançla. "Sana ailemden hiç bahsetmedim değil mi? Ya da kendimden?"

"Hayır..."

Efe koltuğunda tamamen dönüp kıza baktı. Yüzünde gerçekten mahcup bir ifade vardı. "Üniversite son sınıfa giden bir kız kardeşim var. İsmi Ece, yakında evlenecek. Adamın adı da Kenan, babam ve ben ondan pek hoşlanmayız." Dilem'in yüzüne şaşkınca baktığını fark edince duraksadı. "Yanlış bir şey mi söyledim?"

EvlilikDonde viven las historias. Descúbrelo ahora