7. BÖLÜM "Gözlerinde Kuşlar Uçan Kız"

71.1K 4.9K 300
                                    

Ciddi ciddi kilitli kalmıştık.

Narin Süt'ü sımsıkı tutmuş halde, şaşkın bakışlarını üzerimde gezdiriyordu ve benden bir çözüm bekler gibiydi. İlk fikrim tabi ki telefon olmuştu ama ikimiz de telefonlarımızı yanımızda getirmeyerek teknolojinin nimetlerinden yararlanma şansımızı kaçırmıştık. Kapıyı vurdum, birileri duyar diye seslendim ama gelen giden yoktu.

"Burası kuytuda kalıyor," dedim sanki Narin bilmiyormuş gibi bu durumu. Ama ne yapabilirdim? Birinin kontrol elindeymiş gibi davranması gerekiyordu. "Sesimizi duyurmamız pek olası değil. Herkes kapanış için son rötuşlara dalmıştır."

Narin öfke, şaşkınlık ve biraz da beni endişelendiren korku karışımı ifadesiyle mırıldandı.

"Ne olacak peki?"

"Birilerinin yokluğumuzu fark etmesini bekleyeceğiz."

"Ya fark etmezlerse?" derken sesi titriyordu. Hadi ama benimle kapalı kalmış olmak o kadar da kötü olamazdı!

"Seni bilmem ama beni fark ederler. Herkesten sonra ben çıkarım, günün son değerlendirmelerini yaparız Fulya'yla. Mutlaka birileri şüphelenir. Sadece beklememiz gerek."

Kaşları çatıldı, şaşkınlık ve korku çakmak çakmak bakan gözlerini terk etmişti.

"Seni bilmem ama beni fark ederler, demek de ne oluyor? Kendini beğenmişlikte çığır açıyorsun. Burnun Kaf dağında mübarek. Kimse fark etmezse görürüm ben seni."

Derin bir iç çektim, olayları ne de güzel yorumluyordu. Süt ise sahibinin bana kızmasından hayli memnun, keyifli keyifli dilini çıkarmıştı.

"Tabi ki fark edecekler, burada ne kadar önemli olduğumu anlamadın mı hala?"

"Pabucumun önemlisi!" dedi aksi bir şekilde sırtını dönerek. "Tek bildiğin beni ezmek. Madem her şeyi çok iyi yapıyorsun, o zaman kır şu kapıyı da işe yara!"

Şimdi anlaşılmıştı aksiliğinin sebebi...

"Benden yaralanmak için konuyu buraya ustaca getirdin bücür cadı ama benim canım biraz kıymetlidir, omzumu öyle kolay feda edecek değilim. Azıcık sabret."

Hırsla döndü, bakışları ateş saçıyordu, az sonra kapıyı değil ama benim kafamı kıracak gibiydi.

"Anca konuşursun, icraata geldi mi boş!"

"Sen öfke nöbetleri geçirmeye devam et güzelim ama ben oturup uslu uslu bekleyeceğim..." derken kapının yanına oturdum, sırtımı rahat bir şekilde yaslarken duvara, ayaklarımı da uzatmıştım. Şaşkın gözlerini kırpıştırırken ne diyeceğini bilemez gibiydi. Narin'in böyle altta kaldığı pek az olurdu, nedenini kavrayamadım. Neden sonra, o da yanıma oturdu, sesi çıkmıyordu, Süt'ü sımsıkı kavramış, başını okşayıp duruyordu.

"Bana bir daha güzelim deme..." dediğinde afalladım, güzelim, demiştim, değil mi? Ağzımdan öylece çıkıvermişti, farkında bile değildim. Ama hoşuma gitmişti işin aslı...

"Kötü bir şey söylediğimde kızıyorsun. İyi bir şey söyleyince de kızıyorsun..." diye mırıldandım.

"Güzel bile değilim, tuhaf hissettiriyor."

Birden bakışlarımı ona çevirdim, benim tarafıma bakmıyordu. Bir eli Süt'ün başını rutin bir hızla sıvazlarken, bir eli bir buklesiyle oynuyordu. Utanmış gibiydi.

"Söylemedim say, düşünmeden konuştum." dediğinde de bakmadı bana.

Kıvırcık, açık kahverengi saçları, yüzünde o anda görünmese de varlığını bildiğim, ara ara kendini gösteren hafif çilleri, gülümsediğinde çekik hale gelen, yeşilin tanımlayamadığım tonundaki badem gözleri, küçük burnu, pembe yanakları... Onu bu kadar derin, bu kadar ayrıntılı incelediğimin, ona ait özelliklere bu kadar aşina olduğumun farkına varmamıştım daha önce. Nedenini anlayamasam da dikkatimi vermiş, aklıma kazımıştım. Güzel bile değilim, demişti, neye göre bunu söylediğini bilmiyordum. Kendini beğenmiyor oluşuna anlam verememiştim, kendine has bir güzelliği vardı, başkasında olmayan, başkasıyla karşılaştırılamayacak...

ORTA ŞEKERLİWhere stories live. Discover now