19. BÖLÜM "Tatlı İşkence"

66.7K 4.4K 454
                                    

Sürprüüüüüüüz! Dersi iptal olunca hemen bölüm yazan Nuuuur! :)) Hem pazartesi cuma sözümü de tutmuş olayım böylece. :))

Arada eski hikayelerimdeki isimlere kayıp farklı isimler yazıyorum, siz bilin yine maziye gitmişimdir. Malum onlar yuvadan uçan kuşlar, karışıyor arada. :) Belirtin düzeltirim. :)

Tutmayayım sizleri, tatlı okumalar! :)


Gece boyunca Erdem'i düşündüm.

Annem tembihlerle gitmişti eniştem geldiğinde ve birkaç gün evde olmayacağını biliyordum. O da gidince ev derin bir sessizliğe gömülü ve ben düşüncelerimle baş başa kaldım.

Süt'ü kucağıma aldığımda da sanki Erdem'i düşündüğümü biliyormuş gibi afralı bir edayla sessiz sessiz durmuştu. Sonra da evin içinde dolanmaya başlamış, bana arkasını dönerek uykuya dalmıştı.

Bana bücür cadım, deyişini mi, narin papatya deyip sarılmasını mı, gözlerini üzerimde gezdirip güzel olduğumu söylemesini mi... Geceye ait her şeyi tek tek düşünüyor, alev alan yanaklarımla baş edemeyince lavaboya koşup soğuk suyu yüzüme boca ediyordum.

İnsan, acaba, derken bu kadar yoğun hissetmiyordu. Henüz duygularını bastırıp geri plana atarken, kabullenmezken bu kadar kıvranmıyordu. Ne zaman ona olan hislerimi kabul etmiştim, biriken bütün duygular, düşünceler benliğimi sarıp beni darmaduman etmek için elbirliği etmişlerdi.

Erdem'i seviyorum...

Adamın yüzüne nasıl bakacaktım ben? Dizlerim titremeden, kalbim gümbürdemeden, nefesim daralmadan onun yakınlarda olmam pek mümkün değildi. Bir süredir zaten böyleydi ama artık kendime itirafımla heyecanım katlanacaktı, biliyordum. Onun bana bir şey hissetmesi hiç olası değildi. Uzun boyu, karizması, sevecen ve esprili halleri... Yetmemiş gibi bir de yemek yapıyordu adam ya! İyi bir tipi ve becerileri böylesine toplamayı başarmış bir adamın beni görme ihtimali var mıydı?

Acı gerçek açıktı. Ben platonik bir his yumağının içinde kıvranacaktım.

Ev dar geldi, ev değil bana bütün dünya dar gelecekti. Daha ilk geceden ona olan sevgimle ayaklarım yere kesilmiş ve hemen sonrasında bütün kötü ihtimallerle yerin dine girmiştim.

Az da olsa uyumayı başardım. Ama uyandığımda boğazımın ağrısı güne iyi başlamamı iyice imkânsız kılmıştı. Bu da gecenin koyusunda, soğuk havada zıplayıp hoplamanın karşılığıydı. Annem olsa hayatta göndermezdi beni. Ama o olmadığına göre ben tıpış tıpış işime gidecektim.

Lokantaya vardığımda kalbimin ağrısı boğazımın ağrısı ile dans eder haldeydi. Erdem'i görme fikri beni karman çorman ederken halsizlikle tezat bir heyecanım vardı.

Ama mutfaktan geçerken onu göremedim. Lavaboda olsa gerekti. Hayal kırıklığına uğrayarak odama geçtim. Ve oradaydı. Dolaptaki dosyalara dikkatini vermiş, dalıp gitmişti.

"İşinin başında değilsin." Sesim istemesem de çatallı çıkmıştı. Hafifçe öksürüp neşeli görünmeye çalıştım. "Unutma, burası benim çöplüğüm."

Önce gülümsedi. "Sana sürpriz olsun, dedim." Ama hemen sonra kaşları indi, düşünceli bir kavisle gölgelendi yüzü. "Çok soluk görünüyorsun. Gözlerin de yorgun bakıyor. Uyuyamadın mı?"

Evet, bütün gece seni düşündüm, uyuyamadım.

"Yok. Uyudum."

"Teyzen iyi mi? O yüzden mi böylesin?" Sesi gerçekten endişeli çıkıyordu ve ben gözünden bir şey kaçmayan, ilgili hallerinden nefret ediyordum.

ORTA ŞEKERLİWhere stories live. Discover now