21. BÖLÜM "Pamuk Prenses"

65.1K 4.3K 354
                                    

Erken bölüm alarmı! ;)

Yarın deneme sınavım var, o yüzden burada olamayacağım. Ben hemen yetiştireyim bölümü dedim. :) Bence bu da tatlış bölümlerden, gülümseyerek yazdım. Tadını çıkarın. :)

İyi okumalar olsun! :)


"Karnıyarık yapmışsın!" Narin ellerini yanakların koymuş, iri gözleri ışıltılarla dolu sofraya yerleştirdiğim yemeğe bakıyordu. Çorbada da benzer bir tepkiyi vermişti ama bu sefer daha güçlü, daha içtendi. "Patlıcanlı her şey benim için baş tacıdır ama bunu ayrı bir seviyorum."

Gülümsememi engelleyemedim gülen yüzüne bakarken.

"Evet, söylemiştin. Hatta, patlıcana aşığım, da demiştin."

Bunu gerçekten söylemişti. Görünen o ki kız benden başka her şeye âşık, diye düşünmüştüm. Ama bu durumun değiştiğini de hissediyordum. Listenin başını çekmeye hazırdım. Patlıcan, Süt ve bisikletin de önüne geçecektim.

"Hafızana hayranım! Söylediğimi tamamen unutmuşum."

Narin bilmeden, fark etmeden konuşuyordu ama bana hitaben söylediği her güzel sözde kalbim ve bedenim ona doğru akıyor, sarıp sarmalama hissinin yoğunluğu ile boğuluyordu. Dışarıdan nasıl göründüğümü bilmiyordum ama aç kurt gibi kıza bakmamak adına kendimi tutuyordum.

Yemeği servis ettikten sonra hevesle yemeye başlamasını izledim. Ama bakışlarımı hissetmiş gibi hızını azalttı, yavaşça çatalı bıraktı ve yanakları pembeleşirken kaçamak bir bakış atarak beni adeta kurşuna dizdi.

Narin, gün gelecek bu tatlı, can alıcı ve farkında olmadan baştan çıkarıcı hareketlerinin hepsinin bedelini ödeyecekti. Bizzat benim tarafımdan, özenle...

"Kıtlıktan çıkmış gibi göründüm, değil mi? Ama konu yemek olunca, kendimi tutamıyorum."

Sözlerini yandan, hafif bir gülümseme ile süslendirdi. Bu kıza yakışmayan tek bir hareket görür müydüm acaba?

"Ve aksine çok ufak tefeksin."

Omuzlarını silkti.

"Allah'ın lütfu... İştah var ama yediklerim nereye gidiyor, bilmiyorum. Doktorlar sorun olmadığını, metabolizmamın hızlı olduğunu söylemişlerdi. Annem epey endişeleniyordu ama alıştı artık o da."

Tekrar yemeye koyulduğunda ben de usulca kendi tabağıma döndüm. Yine de aramızda uzanan bir boşluk vardı. Onunla konuşmak, ona dair yeni bilgiler öğrenmek istiyordum. Aynı havayı onda da hissetmek beni heyecanlandırıyordu. İkimiz de söze başlamak istesek de susuyorduk. Ama inadım inattı, önce Narin'in konuşmasını, benimle ilgili merakı olmasını istiyordum.

Nitekim kazanan ben oldum. Biraz dolandırmayı seçmesi de gülümsememe sebep olmuştu.

"Cadı da çok uykucuymuş." Çatalıyla oynuyor, bir yandan ufak bir parçayı ağzına atarken diğer yandan konuşmak için hızla çiğniyordu. "Nasıl girdi hayatına?"

"Arkadaşımın kedisinin yavrusuydu. Doğum yaptığında hepsine bakamayacağı için sahiplendirmişti. Ben de arkadaşım olur, diye sahiplendim."

Başını sallarken kıpırdanan gözlerinden devam edeceğini seziyordum.

"Şey... Özel değilse eğer, bu yemek merakı nereden geliyor? Yani... İş olarak tamam da... Bir erkeğin yemek yapmayı bu kadar sevmesi tuhaf geliyor biraz."

"Bu seninki cinsiyetçilik oluyor ama Narin." Sahte bir sinir ifadesi yaptığımda güldü. Gülüşü evimde hiç görmediğim renklerin açılmasına, serin bir rüzgârın esmesine sebep oluyordu sanki. Bu kız bir başkaydı. "Aslında annem tam olarak, erkeğin mutfakta işi olmaz, tipi bir kadındır. Bu yüzden de on iki yaşıma kadar yemek yapmakla pek alakam olmadı." Gözlerimi yüzüne odakladığımda hafifçe kızardığını görsem de gözleri kaçırmadı. Ben de yeşil, ışıltılı bakışlarında kaybolmamak için kendimi zor tutarak konuşmaya devam ettim. "Babam asker arkadaşlarını çok seven bir adamdır. Görüşür, yatıya gider, misafiri eder... Bir keresinde de Antepli bir arkadaşına gitti, beni de yanında götürdü. Antep... Yemek diyorsan, karşılığı Antep'tir. Neyse... Misafiri olduğumuz adam da zengindi. Ağa, diyorlardı hatta oralarda. Onlar babamla tavla muhabbetine dalınca ben de sıkıldım, ortalıkta gezinmeye başladım. Mutfağa girdim bir vesile. Orada da tombul, kırmızı yanaklı bir adam... Meğer aşçıymış. Yemek yapıyor ama sanat icra ediyordu sanki." Narin dirseğini masaya, elini de yanağına yaslamış, gülümsemesi yüzünde mücevher gibi parıldarken dikkatle beni dinliyordu. Avuçlarımın terlediğini hissediyordum. Sabır taşı olsam çatlardım çoktan. Eh be Narin, azıcık bilseydin üzerimdeki etkini, öyle güzel güzel bakmaya devam edebilir miydin? Dikkatimi zorlukla çekebilmiştim konuya. "Adama sıkıldığımı söylediğimde beni eğlendirmek için yöntemi kebap için hazırladığı kıymaları yoğurtmak olmuştu. Çok eğlenmiş ve birbirinden farklı, çiğken bir anlam ifade etmeyen malzemelerin usta bir dokunuşla karışıp piştikten sonra ne kadar harikulade sonuçlar ortaya çıkardığını görmüştüm. Yemekten ziyade yapmak sihirli bir etki uyandırdı bende."

ORTA ŞEKERLİWhere stories live. Discover now