22. BÖLÜM "Bir Çuval İncir"

58.6K 4.2K 230
                                    

Bölüm geciktiği için özür dilerim, yazma konusunda sıkıntı çektim. Şu an saat 2 neredeyse ama yine de yayımladım sözümü olabildiğince tutmak için. Uyku akıyor gözlerimden, o yüzden ikinci kontrolü yapamıyorum. Umarım hata yapmamışımdır.

İyi okumalar! :)

Sabah kalktığımda içim kıpır kıpırdı.

Beni olumsuz etkileyen evin sessizliği, annemin yokluğu bile eskisi kadar üzmüyordu. Havalar kötüydü ama benim için güneş açmıştı sanki. Süt bile neşemden payına düşeni alıyor, öpücüklerimle koşturup duruyordu. Şarkılar mırıldanıyor, kendi kendime dans ediyor, enerjimi bir türlü içimde tutamıyordum.

Aşk böyle bir şey miydi? Havalara uçma hissi, ayaklarının yerde kesilmesi... Anladım ki hiç tatmamıştım aslında, hiç böyle yenilenmiş, mutlu hissettiğimi hatırlamıyordum.

Aynanın karşısında daha fazla oyalandım. Erdem'in saçlarımı geriye doğru ittiği o anı hatırlamadan edemiyordum. O kadar naif ve yumuşak bir hareketti ki kalbimin atışını duymasından şüphelenmiştim.

Kedisi vardı adamın! Beni daha nasıl şaşırtacağını kestiremiyordum. İlk karşılaşmamızda Süt'e gösterdiği davranışlar onu hayvanları sevmeyen biri olarak etiketlememe sebep olmuştu ama ne kadar yanıldığımı bana kanıtlamıştı.

Rüyada gibiydim. Erdem hayalini bile kuramadığım bir adamdı. Ve şimdi hayatımın merkezinde bir güneş gibi parlıyordu. Ona bağlanma halimi kontrol edememiştim. Farkına vardığımda çoktan akıntıya kendimi bırakmış halde, sürükleniyordum. Ve Erdem her geçen gün yeni bir özelliğini bana gösterip şaşırmama sebebiyet veriyordu.

Bana çorba yapmasından başlayarak yemekteki olayları düşündüğümde yanaklarımın alev almasına engel olamıyordum. Kalbim sabırsızca çırpınıyor, ona görmek için deliriyordu.

Umutlanmak istemesem de bana tavırları başkaydı sanki. İlgiliydi, sevecendi ve ben iyiye yormaktan kendimi alamıyordum. Hem kadınların içgüdüleri iyi olurdu değil mi? Bana bir şey hissetmiyor olsa, neden böyle düşünecektim?

En son bir erkeğin yanında bu kadar mutlu olduğumda o kişi babamdı. Kendimi böyle uçarı, böyle neşeli, böyle olumlu hissetmeyeli uzun zaman geçmişti.

Aynanın karşısında daha fazla vakit harcadım. Kıvırcık saçlarımı sevdiğini söylemişti, hatırladığımda saçlarımı kıkırdayarak kabarttım. Süt anlam veremez gözlerle bana bakarken onu öpücüklere boğdum.

Hazırlanıp çıktığımda adeta zıplıyordum. Erdem'i görme fikrinin bile beni mutlu etmesi ise hem ürkütücü hem de heyecan vericiydi. Acaba onun da aklına geliyor muydum? Beni görme heyecanıyla uyanmış olma ihtimali var mıydı?

Lokantaya yaklaştığımda artan heyecanımı zorlukla da olsa bastırdım. Mutfağa vardığımda artık fazlasıyla aşina olduğum kokular, konuşmalar algılarımı hızla işgal ederken mutluydum. Okula başladığımdan beri doğru yapıp yapmadığımdan emin olamamışken artık bir yere ait hissediyordum. Sebebi Erdem'di en başta. Nezaketiyle her zaman kalbimi kazanan Onur Bey de sırada geliyordu. Uzun zamandır Japonya'da olsalar da Haru ve Hikari de baştan beri beni bütün sıcaklıkları ile sarmışlardı. Fulya'nın bile eskisi kadar tepkili olmadığını görebiliyordum. Birbirimize alışmıştık. Kabul edildiğimi ekibin bir parçası haline geldiğimi bilmek, bunun farkında olmak mutluluğumu katlıyordu.

Mutfakta yürürken harıl harıl çalışmakta olan aşçılara selam vermeyi ihmal etmiyordum. Ceren gülümserken Sercan bir baş selamı göndermekle yetinip hemen işine döndü. Fulya görmemiş gibiydi, önündeki tavada kızaran yağa bütün dikkatini vermişti. Erdem ise bıçağını büyük bir ustalıkla kullanırken domatesleri eşit bir şekilde bölüyordu ve bu işi bir sanat icra ediyor gibi yapıyordu.

ORTA ŞEKERLİWhere stories live. Discover now