25. BÖLÜM "Dost Tavsiyesi"

53.8K 4.2K 349
                                    


Nur neden sürekli bölüm atıyor?

Çünkü Nur tarih çalışmaktan nefret ediyor. Çok sıkılıyor ve kafasında hazır olan bölümleri yazmadan duramıyor. Nur yazmayı seviyor. 

Yeterince saçmaladım. :D 

Beni özlemişsinizdir, sizi mahrum bırakmayayım dedim. ;) İyi okumalar! :)

İnsanların geceyle beraber azalan sesleri, titreşen yol lambaları, lacivert gökyüzünde şehrin ışıkları yüzünde pek de görülmeyen yıldızlar... Lokantanın düz çatısında oturmuş, esen soğuk rüzgâra aldırmaksızın düşüncelere dalmıştım. Fulya'nın sözlerini düşünüyordum. Hatam büyüktü ama Narin'in çıkardığı anlam beni daha büyük bir şaşkınlığa sürüklemişti. Bana kızabilirdi, önce sormadığım, doğrudan onu suçladığım için öfkelenebilirdi ama acıdığımı düşünmesi? İşte bunu gerçekten anlamıyordum.

Kendime kızıyordum, çünkü basbayağı hatalıydım. Bunu reddedemezdim. Ama Narin'e de kızıyordum. Sevgimi görmemekte bu kadar inat etmesi, ona gösterdiğim ilgiyi acıma olarak yorumlaması beni çileden çıkarıyordu. Ona sevgimi hissettirmemek için çaba göstermedim, aksine şaka yollu da olsa hep ilgimi belli ettim ama hepsini yanlış yorumlayıp benden uzaklaşmıştı.

Betonun soğukluğu ile kıpırdandım ama bana iyi geliyordu. Düşüncelerimi toparlamamı sağlıyordu. Önce Narin'e kızmayı bırakmalıydım. Onun düşünce alemi bana gösterdiğinden daha karışıktı. Fulya'nın anlattıkları buzdağının görünen parçası olsa gerekti. Kim bilir derinlerde daha ne teoriler kuruyordu. Nasıl yaklaşmalıydım? Ne söylemeliydim? Her şeyi geçtim, söyleyeceklerime inanacak mıydı? Şimdi hislerimi söylesem, bana acıyorsun, diye bir bomba patlatabilir miydi?

Her şey olabilirdi.

"Doğru tahmin etmişim." Sesi tanımamla arkama baktım. Onur'un silueti seçiliyordu. Ağır adımlarla yanıma geldi ve tıpkı benim gibi bağdaş kurarak yanıma çöktü. "Arabanı lokantanın önünde görünce şaşırdım. Mutfakta da yoktun. Buraya en son ne zaman çıkmıştın, böyle oturmuştun? Hah! Yemeğini biri ağır şekilde eleştirmişti."

Sessiz kaldım. Ne demem gerektiğinden emin değildim. Zaten kafamın içi Narin'in düşüncesiyle dolup taşarken odaklanamıyordum.

"Bir tahmin yürüteyim." diye devam etti. Düşündüğünü hissettiren bir sessizlik olsa da zaten söyleyeceğini çoktan planlamıştı. "Narin'le ilgili değil mi? Kongreye gidiyor olmasına mı bozuldun?"

Omuzlarımı düşürüp yüzümü iki elimle sıvazladım. Pili biten oyuncak gibiydim.

"Bu Narin'le ilgili kafama taktıklarım serisinin sadece bir üyesi!" diye hayıflandım.

"Bana anlatabilirsin." Sesindeki dostane bilge tınıyı severdim.

"Senin... Anlayabileceğinden emin değilim."

Yerinde sallandı. Aramızda rahatsız edici bir sessizlik olmuştu.

"Fransa'dan döndüğüm ilk zamanları hatırlarsın. Buradaki kimse beni kabul edememişti. Herkesin gözünde babasının hazır işine konan oğlandım ben. Ama sen asla bana böyle yaklaşmadın. Her zaman yanımda oldun ve ben her sorunumda çalabileceğim bir kapı olduğunun farkındaydım. İşimle ilgili hiçbir şey bilmesen bile konuşur, bana yol göstermeye çalışırdın."

Konuşmasını sessizce dinledim. Biraz neşelendirmek istiyordum aramızı.

"Vay canına! Çalıştın da mı geldin?"

Koyu bakışları ile döndü. Loş ışıkta fark edilen ifadesi kızgın değildi. Aksine sevecen ve anlayışlıydı. Olayı alaya vurmaya çalıştığımı ama içten içe ne kadar üzüldüğümü çok iyi anladığını biliyordum.

ORTA ŞEKERLİWhere stories live. Discover now