31. BÖLÜM "Kuruntu Silsilesi" (1. Kısım)

54K 3.6K 128
                                    

Herkese merhaba! Bir bildirim sorunu yaşandığı için bölümü kaldırmıştım. O yüzden ulaşamadınız. Verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür diliyorum.

Ben vize haftam dolayısıyla acılar içindeyim. Bölümü bitirmeyi beklemek istedim ama cumaya kadar da sizi bölümsüz bırakmak istemedim, bu durumda bölümün yazdığım kadarını paylaşayım dedim ki bence çok da kötü bir fikir olmadı. :)

Onur'umuzun hikayesi çok yakında geliyor ve tanıtımını paylaştım bile. Profilimde Nakarat ismiyle bulabilirsiniz. :) Ayrıca ilginizi çekerse Biçare, Virane ve Kayıp Gece hikayelerimin de tanıtımları mevcut. Wattpad'teki son hikayelerim olacaklar. :)

Cumartesi 15.00 - 17.00, pazar 12.30 - 14.30 saatlerinde İzmir Kitap Fuarı'nda, Postiga Standındayım. Tekrar hatırlatayım. :) Kitabımı almamış olsanız bile gelin yolunuz düşerse, tanışalım. :)

Ben ders çalışmaya kaçıyorum. Size de iyi okumalar diliyorum! :)

Not : Bölümün ikinci yarısı bu tatlışlığı özleyeceksiniz. (Hain yazar devrede)

Lokantaya alışmaya çalıştığım imalı bakışlar arasında girdiğimde mutfakta bir şefin olmadığını görmemle utancım katlandı. Fulya geniş bir gülümseme ile bakarken eskisinden hoşgörülü olması pek de işime gelmiyordu. Bana yine ters biri olsa, belki de Erdem'i azarlar, uslu uslu oturmasını sağlayabilirdi.

Erdem oralarda görünmüyorsa, büyük ihtimalle beni odamda bekliyor demekti. Patron tarafından basılmıştık ama adamın azıcık bile umurunda değildi. Dün mesajlarda cesaret edip yazdıklarımı düşününce karşısına çıkma fikri dizlerimin boşalmasına neden oluyordu. Eh, boyumdan büyük işlere kalkışmayacaktım. Boyum neydi ki zaten? Her iş benden büyük kalıyordu.

Omuzlarımı dikleştirip odamdan girdiğimde tahminim doğru olduğunu gördüm. Erdem masama geçmiş, sanki kendi alanıymış gibi yayılarak oturmuştu. Ben girince de istifini bozmadı, sadece büyük bir gülümseme daha doğrusu otuz iki diş bir sırıtma takındı.

"Benden daha fazla vakit geçiriyorsun bu odada."

"Sana da günaydın." dedi göz kırparak. Gözlerimi yana yatırıp usanmış gibi davrandım. İşin aslı tabi ki orada olması hoşuma gidiyordu. Tabi imaları olmasa, beni utandırmasa daha iyi olabilirdi.

Biraz oyalandım belki kalkar gider diye ama kıpırdamadı.

"Senin işin gücün yok mu?" dedim en sonunda karşısında durup. Bizi masam ayırıyordu.

"Var ama senin yanında olmak hoşuma gidiyor."

"Arkamdan konuşacaklar, şefi işinden ediyor, diye." Sesim sinirli çıkmıştı.

"Bunca zaman bir tatile bile çıkmadım. Azıcık hoşgörü göstersinler."

Derinden gelen bir oflama göndermiştim bu umursamaz haline.

"Bari kalk da işimin başına geçeyim.

Yarım gülümsemesi yüzünde dans ederken kaşlarını çatmıştı ki bu ifadesi gerçekten huzursuz edici, iç gıcıklayıcıydı.

"Gel de kaldır." dediğinde özellikle ona yaklaşmamak için odanın içinde dolandığımı onun da fark ettiğine emin olmuştum. İnatlaşsa mıydım, yoksa zaten olacak olanı geciktirmekten vaz mı geçseydim? Hem ben uzattıkça mutfağa dönmeyi de geciktirecekti ki bunun olmasını istemiyordum.

Adımlarımı sürüyerek masanın arkasına geldiğimde tam kalkmasını söyleyecekken, gerekirse kolundan çekiştirecekken o benim beklediğim bir çeviklikle belimden yakaladı ve kendimi dizlerinin üstüne kurulmuş halde buldum. Kollarıyla da beni sımsıkı sarmıştı, tam olmuştuk.

ORTA ŞEKERLİWhere stories live. Discover now