45. BÖLÜM "Mutlu Sonsuz"

42.2K 3.4K 537
  • इन्हें समर्पित: minkican
                                    

Çok beklettiğim için özür dileyerek başlıyorum bölüme. Vakitsizlik ve sorunlar nedeniyle yazamadım bir türlü. Şimdi de ailevi sorunlar yaşadığım için acayip moralsiz yazdım, umarım kötü olmamıştır. :)

Sayfama ve grubumuza bekliyorum. Profilimde bütün adreslerimi bulabilirsiniz. İnstagramda iki hesabım var, kitap hesabım nurlukitaplik, diğeri nurotken. :)

Ayrıca Oğuz ve Fulya'nın hikayesi Bol Köpüklü'nün tanıtımını paylaştım bile. Hala okumadıysanız kahve kokusunu takip edin, profilime ulaşacağınıza eminim. :)

İyi okumalar! :)

"Düğün biter bitmez uçağa mı binilir? Bir gece evinizde bekleseydiniz bari."

"Anneciğim, abim patronunu a zor durumda bırakmak istemediği için izni uzatmamış, onun için de hemen gidebilecekleri şekilde bilet almış."

"Bu da yeni çıktı. Balayı mı vardı eskiden? Büyüklerin eli öpülür düğünün ertesi gün. Bunlar gezmeye gidiyor."

Burçin ile annesinin atışmalarını sessizce dinliyordum ama aslında kalbimin sesi kulaklarımı tıkıyordu. Gelinliğimin içinde hazırlanmış otururken heyecandan titriyordum. Saçım, makyajım bitmişti. Kıvırcık saçlarımın doğallığıyla fazla oynanmadan, dağınık bir topuz yapılmış, aralarına düğün alanının her yerinde olduğu gibi papatyalar serpiştirilmişti. Duvağım ayak bileklerimde bitiyordu, annem yerlerde sürünen duvakların beni zorlayacağını düşünmüştü. Ayaklarımda da başta Vildan olmak üzere Burçin ve Birsen Abla'nın da olduğu uzun bir liste yazılı topuklularım vardı. Gerçekten de düğün günümdü, gerçekten de ben Erdem'le evleniyordum. Kalbim duracakmış gibi sıkışınca dikkatimi Burçinlerin konuşmasına çekmeye çalıştım.

"Cennet Teyze, Erdem zaten üç gün için orada kalmamızı düşündü, sonra iki gün de Muğla'da olacağız."

Cennet Teyze gözlerini kırpıştırdı.

"Allah'ım hala teyze diyor, bu kız beni öldürecek!" Annem hüzünlü gözlerinin altında hafifçe gülümsedi. "Melek Hanım! Siz bir şey söyleyin kızınıza, insan kaynanasına teyze mi der?"

Annem bana bakıp daha samimi ve gözlerinin derinine ilişen bir gülümseme takındı. İşin aslı onun yanında başka birine anne demeye çekiniyordum.

"Kızım..." dedi herkes dikkatini ona yoğunlaştırmışken. "Erdem'le evleniyorsunuz. Bir bütünün iki parçası oluyorsunuz artık. Bir yarı, diğer yarısının annesine neden teyze desin?"

Birden sessizlik oldu. Birsen Abla bile söyleyecek bir şey bulamamış gibiyken gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Ama saatlerce süren makyajımı ve az sonra başlayacak olan düğünümü düşünerek kendimi tutmak zorundaydım. Zaten tepemde dikilmiş duran Vildan eğer ağlamaya kalkarsam gözlerimi sökeceğini söylemişti. Kına gecemde annemle o kadar çok ağlamıştık ki zorla göbek attırmışlardı bize.

Konuşan yine Cennet Teyze, yani Cennet Anne oldu.

"Vay yahu..." dedi anneme kollarını dolarken. "Düğünüme baksanıza siz! Ben böyle laflar edemem hiç!"

Herkes kıkırdarken ben de bir kez daha aynaya bakıp tekrarladım evleniyor olduğumu. Gerçek gibi değildi. Başkasına ait bir düğüne katılan davetli gibi hissediyordum ama gelinliğin içinde durup aynaya bakan bendim.

"Tamam Cennet Anne..." dedim tekrar ona dönüp.

"Ha şöyle!" Bir sürü alkış geldi ardı sıra.

Kapı da tam o sırada çalındı. Ben yerimden fırlarken diğer herkes benim gibi ayaklanmıştı. İrem'in sesi kapının ardından duyurdu.

"Hadi bakalım hanımlar! Memurumuz geldi, biz de gelinimizi almaya geldik!"

ORTA ŞEKERLİजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें