37. BÖLÜM "Zayıf Nokta"

50.7K 3.5K 239
                                    

Niyetim KPSS sonrasına kadar bölüm yazmamaktı ama evde sıkıldım fena halde. Yazmayı da özledim. :/ Bölüm istediğim gibi olmadı ama kafam o kadar dağınık ki daha iyisini de yapamadım, umarım beğenirsiniz. :)

İyi okumalar! :)

"Hiç uslanmayacaksın, değil mi?"

Narin sandalyesinin arkasına yaslanmış, başını kaldırarak güzel yeşil gözlerini bana dikmişken ben de masasına yaslanmış onu izliyordum.

"Konu sensen, asla..."

Başını iki yana sallayıp kıkırdadığında içimdeki kıpırtıları görmezden gelmem de imkânsızdı. Onunla her geçen gün daha yakın hale geldiğimiz bir gerçekti ve Narin bana karşı eskisi kadar tutuk değildi. Utangaç halleri beni mahvediyordu ama bu rahat tavırları da daha aşağı kalır değildi.

Gözlerinin kıpır kıpır yeşillerine baktım, kıvırcık, sarıya çalan açık kahverengi saçlarının sık buklelerinde gezdirdim gözlerimi. Hafifçe kızarmış yanakları, pembe dudakları, tatlı yüzü... Her şeyiyle onu nasıl sevdiğimi düşünmeden edemedim. Onun beni nasıl değiştirdiğini, rutini seven, değişimden kaçan bir insan olmama rağmen Narin'in beni dönüştürdüğü halimden ne kadar hoşnut olduğumu düşündüm. Bu küçük kadın, bücür cadı, tek bir bakışıyla beni yontmuştu ve ben sanki hep böyleymişim gibi hissederken hayatımın her anına siniyor oluşunu mutlulukla karşılıyordum.

İçimde alev alan hislerle nasıl baş edeceğimi bilemeden baktım. Dizlerimi kırıp ellerimi onun dizlerine yerleştirdiğimde artık üstten bakan oydu.

"Her fırsatta yakınında olmayı istiyorum." deyip bileklerinden birini kavradım ve hep yaptığım gibi nabzının hissedildiği noktaya öpücük kondurdum. Bunu alt dudağını hafifçe ısırarak ışıltılı gözlerle izlerken kalbimi hoplattığını bilmediğinden emindim.

"Bunu yapmayı seviyorsun..." diye mırıldandığında gözlerimiz buluştu. "Neden?"

Daha önce sıklıkla tekrarladığım bu hareketin nedenini ilk defa soruyordu. Kızarmış yanakları ise bunu zar zor gerçekleştirdiğini ve utandığını belli ediyordu.

Hala tutmakta olduğum bileği bir kere daha öptükten sonra gülümsedim.

"Çünkü sana olan dokunuşumun etkisini, nabzının nasıl hızlandığını dudaklarımda hissetmek hoşuma gidiyor."

Bakışlarımda ne olduğunu bilmiyordum, gözlerini biraz afallamış bir ifadeyle kırpıştırdığında çok istekli bakmıyor olmayı diledim.

Derin bir nefes verdikten sonra daha sakin bir yüzle haylaz bir gülümseme takındı. Elini çektiğinde şaşırsam da az sonra benim yaptığım gibi bileğimi kavradığında şaşkınlığım yerini heyecana bıraktı. Dudakları bileğimde uzanan damarların üzerinde kıpırdanırken soluğumu tutmuştum. Ufak bir dokunuş ve dağılmış bir Erdem duruyordu ortada.

"Beni nasıl deli edeceğini biliyorsun." dedim fısıltıdan ibaret sesimle.

"Senden kapıyorum bir şeyler!" dedi kıkırdayarak. Ve burnumun ucundan ne olduğunu anlamadan öpüverdi. Aramızda rutine dönüşen bu hareketlerin her seferinde ilkmiş gibi etki yapması ise şaşırtıcıydı.

Kapının aniden açılması da rutinimizin bir parçasıydı tabi.

Narin'le aynı anda fırladığımızda Onur çoktan kollarını birleştirerek hesap soran tavrını takınmıştı.

"Sen bu kapıyı neden çalmadan giriyorsun ki?"

"Çünkü mutfakta olmadığında ne yaptığını biliyorum. Buna gerek görmüyorum." Kaşları daha da çatılırken iki kaşının arasında derin bir çizgi kendini göstermişti. "Hem burada hesap vermesi gereken ben değilim! Bu yakaladıklarım, bir de yakalamadıklarım vardır, eminim! Seni sürekli uyarıyorum ama sen her seferinde tekrarlıyorsun!"

ORTA ŞEKERLİOn viuen les histories. Descobreix ara