42. BÖLÜM "Tuzlu Kahve" (1. Kısım)

41.3K 3.2K 142
                                    

Final dönemim başlarken ben yine duramayıp bölüm yazdım. :P Bu huyum değişmeyecek ama olsun, öyle böyle okul bitiyor sonuçta. :)

Beni döveceksiniz artık ama söylemeden de edemiyorum. :) Diğer hikaye tanıtımlarıma bakarsanız çok sevinirim. :) Mesela, çok yakında başlayacak Biçare için çok heyecanlıyım ve farklı türler, kurgular denemeye de çalışacağım ileriki zamanlarda. :)

Onur'umuzun hikayesi Nakarat da başladı çoktan, ilerledik bile. :) Hala okumadıysanız, belki ona da uğramak istersiniz. :)

Reklamlarım bitti, şimdi iyi okumalar Orta Şekerli'nin bol şekerli okuyucuları! :)

Vildan son rötuşlarda bana yardımcı olurken gözlerinden ışıltı, dudaklarından gülümseme eksik değildi.

"Nasıl da denk geldi!" dedi elbisemi bilmem kaçıncı kez düzeltirken. Tozpembe elbisem dizlerimin altında bitiyordu. Kolları da kalındı ve kendimi bir on yaş daha büyük hissetmeme neden olacak kadar ağır başlı bir havası vardı rengine rağmen. "Tam da benim buraya geldiğim haftada böyle özel bir olayın gerçekleşmesi... Henüz yerleşmemiş olsam da koşar gelirdim ama en iyisi böyle oldu."

Vildan teyzesinin pastanesinde çalışmaya başlamıştı. Kendi mesleğini yapmaya niyeti olmadığını her zaman söylerdi ama şimdi ne kadar kesin olduğunu göstermişti. Teyzesi ise Vildan'ın diplomasını pastanenin en görünür köşesine asmıştı söylediğine göre, prestijlerini arttıracağına inanıyordu. Vildan ise o geldiğinden beri müşterilerin sayısında bir artış olduğu kanaatini yerleştirmişti kafasına.

"İyi ki geldin..." dedim gülümseyerek ama heyecandan dudaklarım titriyordu. Düzleştirip önden taç şekilde ördüğümüz saçları da düzeltir göründü.

"Gerçekten çok güzel oldun." dedi memnun olmuş sesiyle. "Ben en son sen evlenirsin bizim gruptan diyordum, hani en ilgisiz takılan sendin sonuçta. Eh, yere bakan yürek yakar."

"Deme öyle!" dedim utanarak. "Sanki benim kontrolümde mi bütün bu olanlar? Kamyon çarpmışa döndüm."

"Kamyon değil Erdem çarptı seni! Ama Allah var, iyi adam buldun. Bana da böylesi denk gelse ben de birkaç ayda yüzüğü takardım." Sonra kaşlarını çattı birden. Tepkilerine yetişmek gerçekten zordu. "Seninkinde gözüm yok ha, sakın yanlış anlama."

"Yok canım!" dedim gülerek. "Sen de bir yıl görüşmedik diye unuttum seninle ilgili her şeyi mi zannediyorsun? Şaka yaptığını bilecek kadar tanıyorum seni."

"Ha şöyle... Bazısı şakayı ciddiye alıveriyor da hemen."

Derin bir nefes aldım heyecanımın geçmesini beklerken. Her şey ne kadar da hızlı ilerlemiş, benim tahmin edemeyeceğim bir noktaya gelmişti. Erdem'le ilk karşılaşmamız dün misali aklımda dolaşıyordu. O gün elimde olsa bir kaşık suda boğmayı düşünürken şimdi aynı yastığa baş koyma yolunda ilerliyordum. Erdem'in de sıklıkla tekrar ettiği gibi, büyük aşklar kavgayla başlıyordu. Yeter ki kavgayla bitmesin.

"Niye yüzün düştü senin?" Vildan dikkatli dikkatli bana bakıyordu.

"Yüzüm mü düştü?"

"Bir astın suratını."

"Bilmem. Nasıl desem, şimdi böyle her şey güzel ya. Sonrası kötü olursa diye korkuyorum."

"Ohooo! Aman sen de! Adam seviyor kızım, niye kötü olsun? En güzel günlerinden birini kendi zehir etme. Of! Üniversitedeyken de böyleydin sen. Bir insan hiç mi değişmez?" Dudaklarımın iki yanına bastırarak yanaklarımı çekti. Bu sayede gülümseme ifadesini getirmeye çalışıyordu yüzüme. "Hadi, asma suratı! Kızın niyeti yok, deyip kapıdan dönerlerse görürsün."

ORTA ŞEKERLİWhere stories live. Discover now