7. ÖZEL BÖLÜM "Hayatımızın Rutini"

33K 2.1K 224
                                    

Gerçekten, uzuuuun bir zaman sonra yeniden bölüm paylaşmanın mutluluğu ile hepinize merhaba! Bu süreçte beni sabırla beklediğiniz ve şu anda bunu okuyor olduğunuz için çok teşekkür ederim. Ve bu kadar beklettiğim için özür dilerim. Umuyorum ki artık bu tıkanıklık olayı bitti, artık yine birlikteyiz. ♥ 

Artık her zaman yeni bölümün ne zaman geleceğini Wattpad duvarımda yazacağım, siz de beklediğinizi ifade ettiğinizde gerçekten yazmak zorunda hissediyorum ve yazabiliyorum. Bir kere başına geçince de yazıyorum. :) 

Bir de... 

Ben bir Kore dizisine hayran kurgu yazacağım, Lookout için. Tanıtım kısmını paylaştım bile. Acaba bu ilk denememde benimle olur musunuz?

Sevgiler! 

İyi okumalar! :) ♥

***

Sürekli ağlıyordu ve ben ne yapacağımı bilmiyordum.

Bir bebek bu kadar çok ağlayabilir miydi?

Gözlerim dolu dolu olmuştu.

Nazenin, yani Erdem'le benim kızımız doğalı 2 ay olmuştu. Zor ama yine de mutluluk verici bir zamandı benim için. Bebek bakmakla ilgili hiçbir bilgim olmadığından annem yardımcı oluyordu ama artık kendi başımın çaresine bakmam gerektiğini düşünmüştüm. Nazenin gece uyandığında Erdem'le sırayla kalkıp ilgileniyorduk ama an itibariyle ben epey başarısızdım. Karnı toktu, ateşi yoktu, gazı yoktu ama ağlıyordu. Yaptığım şirinlikler nafileydi. En sonunda kendimi tutamayıp ben de ağlamaya başlamıştım. Bu hem beceriksizliğimin öfkesinden hem de kızımın sorununu çözememenin neden olduğu üzüntüden kaynaklıydı.

Erdem kısık ve uykulu gözlerle bebek odasının girişinde bizi izliyordu.

"Uyumuyor mu?" dedi hala uyanamadığını belli edercesine.

"Yok, uyudu aslında ama zevkine ağlatıyorum." diye terslemekten kendimi alamadım. Suçu yoktu ama insan stresini atmaya yer arıyordu böyle durumlarda.

Erdem dudaklarını birbirine bastırıp kaşlarını kaldırarak tuhaf bir yüz ifadesi takındı.

"Ver bakayım..." dedi sonra kollarını kaldırıp bana yaklaşarak. Üzüntüyle kızımı babasına teslim ettim. "Bu nazlı kız neden ağlıyor?" diye mırıldanarak bebeğin başını omzuna yasladı ve hafifçe sırtını okşadı. Abartısız daha bir dakika bile olmadan Nazenin susmuş, uykuya dalmıştı. Şaşkınlıktan ağzımın açık kalmasına engel olamıyordum.

"Bu-bu nasıl olabilir?" diye mırıldandım. Erdem ise gurur dolu bir gülümseme ile yanımdan geçip bebeği beşiğine yatırdı.

"Babasının kızı da ondan..." diye fısıldarken mışıl mışıl uyuyan bebeğin karnını okşuyordu.

"İkimizin kızı bir kere..." dedim sesimi yükseltmeyi zar zor engelleyerek. "Hatta pek çok açıdan ben daha büyük kısmı alıyorum."

Yanıma geldi, kapıyı hafifçe çekerken beni dışarı çıkardı.

"Nereden büyük kısmı alıyormuşsun?" dedi esnemesinin arasında. "Tamam, taşıdığın için gerçekten büyük bir kısım senin olabilir ama o dokuz ayda bana neler çektirdiğini hatırlatırım. Hele de şu aşerme zamanı..." dedi yüzünü sıvazlarken. "Neredeyse sabah olmuş, bir kahve mi içsek?"

"Konuyu değiştirmesene..." dedim omzuna vurarak. "Ne yapmışım ben?" O sırada çoktan mutfağa doğru ilerlemeye başlamıştı. Bense havanın ağarmaya başladığını ancak o zaman fark edebilmiştim. Zaman mefhumu yeni bebeği olan çiftler için anlamını yitiriyordu pek çok gün.

ORTA ŞEKERLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin