Bölüm 4: "Yalvar"

7.6K 320 132
                                    

(düzenlenmiştir)

O akşam Duhan'dan ayrıldığım vakit kapının önünde Harun'u görmemle nutkum tutulmuştu. Korkum nefes hızımla yarışıyordu bedenimde yankılanmak için. İşte o adam karşımdaydı, Azrail pelerini ve pençeleriyle.. Gözleriyle göz bebeklerimi lime lime doğruyordu. Kendinden o kadar emin duruyordu ki Harun, birazdan canını bana vereceksin der gibi bakıyordu. Gözlerinde küçük kız çocuklarının çok sevdiği salıncaklarının aşınmış ipini kesiyordu. Gözlerinin içinde o kız çocuklarını ağlatmanın verdiği hazzı görebiliyordum.

Apartmanın önünde durmuş öylece ona bakarken eliyle yanına gitmem için işaret verdi. Benim tam şuan ki halim bedenini terk etmeye hazırlanan ruhla birdi. Tam bu anda gerçekten ölen bir insanla aynı konumda ve çaresizlikteyim. Hepimiz ardımızda bıraktığımız o bedenin feri gitmiş gözlerine bakıyoruz.

Arkama bakmamak için üstün bir çaba sarf ediyordum. Cennette işlediğim günah yüzünden cennetten kovuldum. Ki ben hala daha Duhan'la birleşmenin bir günah olduğunu ısrarla reddediyorum. İşte bu yüzden cennetten kovulduğum yere bakmaya korkuyorum. Ölü bedenime bakacak kadar cesur, cennetten kovulmasına karşılık cehenneme azledilen ruh kadar mahcup hissediyordum.

Ardıma bakmadan ilerlerken onun, katran karasının sesini duydum. Tek bir harfi bile olduğum yere çakılmam için kafiydi. Ki öyle de oldu, olduğum yere ayaklarım mühürlendi.

"Evrem gitme."

Sesinde ki öfke ve çaresizlik bile sağır bir insanın duyabileceği kadar sessiz çıkmıştı dolgun dudaklarının arasından. Bütün duyularım ona bakmak için beynime yalvarırken, beynim arafta kalmış gibi öylece duruyordu. Neden sonra kararsızlığı son buldu ve ayaklarıma bedenimi Duhan'dan yana çevirmesi için o mucizevi emri verdi. Rüzgar bedenimi katran karasına döndürdü nefesiyle. Bedenim onun bedeninin çekimine kapıldığı sıra gözlerimizin renkleri birbiriyle çarpıştı ve o an gözlerinin çizgisi bile yalvardı. Bunu.. bunu hissettim anlıyor musunuz? Gözlerinin irisinde olan her bir çizginin isyanını hissettim.

Gözleri benden ayrılıp omzumun üzerinden Harun'u hedef aldığında gözlerimi yumdum. Ağzımın kuruluğu bedenimi soldurdu. Ah benim bir saniyem, ruhumun sahibi, isyankarlığım ve çocukluğum..

Duhan'ın otoriter sesiyle gözlerimi araladım. Yüzünün her bir kıvrımı tehdit doğuruyordu. Kirpiklerinin elmacık kemiklerine düşen gölgesi bile bir hançer gibi değiyordu ahmak kalbimin içine. Sesinde ki o kurşun ağırlığını arttırarak "Evrem, buraya gel!" dedi. Bu size bir emir gibi gelebilir lakin bu bir davetti. Ve ben o daveti geri çevirerek o cendereye balıklama atlayan bir faniden ibarettim. Duhan'a gitmek için hamle yapmazken tek yapabildiğim gözlerim dolu dolu ona bakmak oldu. Yalvarıyordu, dişilerini birbirine kenetleyerek bağırıyordu. Ama ben ona gitmek için bir şey yapmıyordum, yapamıyordum. Ona doğru tek bir adım atsam kanı yağmurla beraber bu yağmur ızgaralarından sızacaktı ve belki de şehrin en ücra köşesine kadar gidecekti. Bu yüzden gidemedim ona anlıyor musunuz? Onun bir şeyini sahiplenemezken, onun olan şeylerin dağılmasından korktuğum için.

Ve en nihayetinde Harun'un sessizliği son buldu. Bu sessizliğin son bulmasıyla bütün hücrelerim bir bir ışığını söndürürken yağmur yerine lanet yağıyordu ruhumu nişanladığım bu semte. Duhan'ı öpmeme şahitlik eden gökyüzü bu anın kötülüğünden iğrenircesine göğü titrettiğinde bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. Gözlerimin doluluğu, içine kaçan yağmur damlasıyla gözlerimden taşarak yanaklarımdan sızdı.

Arkamdan gelen adım seslerine karışmış Harun'un sesi geçmişte yaşadığım her bir anıyı şaha kaldırdı. Onun.. Onun bana dokunuşu, vücudunun azgın sıcaklığını korkudan kanı çekilmiş bedenimin soğukluğuna paylaması ve dudaklarının ıslaklığının bağırmaktan kurumuş çatlak dudaklarımdan sızarak bedenimi sömürmesi çakan şimşeğin beyazlığıyla kendini oynattı gökyüzünde. Midem bu anılar karşısında dehşet verici bir şekilde ağırdı ve safra tadımı hissettim ağzımın en ücra köşesinde.

23.58Where stories live. Discover now