Bölüm 22: "Merza"

1K 93 26
                                    

Kelime anlamı;
Meleklerin kraliçesi

Bölüm Şarkıları:

Holly Henry - Another Love

Ane Brun - Hanging

BÖLÜM 22: "MERZA"

❄❄

Göğsümün ortasında vahşet tohumlu acı çiçekleri yeşerdi. Bunca acı, bunca hengâme, bunca çığlık ve dahi bunca çaresiz kalışlarımın başka açıklaması olamazdı. Böylesine kaburgalarımın içine girip köklerini iliklerimle ıslatan caniliğin gün aşırı yapraklarını zikre savurarak ışıldaması da başka bir izahın içinde anlatılamazdı.

Birisi şeytanı öldürmüştü.

Biraz önce zikrettiğim cümlemin arasına karışan kıkırtımı duyduğunuzu varsayıyorum.

Şeytanı kim öldürmeye cüret edebilirdi ki? Kendisini tanırının gölgesinden doğuran bir varlık için baya aşağılayıcı bir cümle oldu farkındayım.

Şeytan intihar etmişti.

Şimdi kelimelere döktüğüm kahkahamın adımlarının zihninin kıvrımlarında nasıl raks ettiğini görebiliyorum. Şeytan sırf kibri yüzünden kovulmuştu cennetten, intihar onun için en komik itham olurdu.

Peki şeytana ne olmuştu?

Harun'a ne oldu?

Göz kapaklarımı sıkı sıkıya örttüğüm harelerimden kaldırıp bu cevap bekleyen sualimi yanıtlamaktan acizdim. Kendimi cevabını bildiğim fakat yanıtlamaktan korktuğum gerçeklerden esirgiyordum.

Zira korkuyordum.

Göreceklerimden ürküyordum.

Bir kez daha sahipsiz kalışımın ortasında, sahipsiz kalacağımdan dehşet içinde kaçmaya çalışıp, o sahipsizliğin içine esir düşeceğimi de biliyordum.

Kirpiklerim ucu yeni bileylenmiş hançerin soğukluğunu taşırken, göz ayrımı çizgilerim dünyayı omuzlarında taşıyan Yunan tanrısı Atlas gibi ağırlık altında hem gönüllü hem de zoraki duruyordu.

Ben sonbaharda dalından düşmeye korkan bir yaprak gibi tir tir titriyorum görüyorsunuz değil mi?

Karanlık içinde dalgalanan maviliklerimi, gecenin koyu lacivertine teslim etmemin bedelini birazdan göreceğim manzarayla beraber geceyi yaran şafakla yanarak ödeyeceğim.

Birisinin nefesi kulağımın dibinde havayı teneffüs ederken, benim ciğerlerimin hallaçlar eşliğinde dövülüp, dağılmasını anlayamıyordum. O her kimse ona böylesine bir özgürlük bahşedilmişken, böylesine nefessiz kalmayı kendime yediremiyorum.

Gözlerimi açmalı, bana nispet yapan bu nefesin ses tellerini kör düğüm yapmalıydım.

Bir ateş gibi suyun içine girmeli, suyun içinde yağmur yağdırmalıydım. Göğsümün üzerinde cayır cayır üşüyen bu kıvılcımların saçlarını ciğerlerim üzerinden çekmeliydim. Çünkü o saçların telleri bir kırbaç gibi vuruyordu sillesini nefesimle her bir zerreme.

Gözlerimi oynatmak için kendi içimde girdiğim savaşın cerayan edip vuran kapısıyla irkildim. Ruhum bir kamyon dolusu dayak yemiş gibi hamlaşmış halde bir konteynırın dibine atılıp aygın baygın yatarken benim onu orada bırakıp bu bedenin içinden çıkmam gerekiyordu biliyorum.

23.58Where stories live. Discover now