Bölüm 15: "Ölüm"

2K 160 164
                                    

Bölüm şarkısı: 

Evgeny Grinko- Faulkner's Sleep

Sezen Aksu- Belalım

Kan yeri deldi, sokağın yağmur ızgaraları kanı çölde suya hasret kalmış bedevi gibi içine çekti. Şimşek çaktı, duvarlar şimşeğin mavisine boyandı. Gök gürledi, Azrail kadının dudağına öpücüğü bahşetti. Kadın son kez güldü, gözünün feri gitmeden önce kalan sesiyle feryat etti. "Evrem seni affe..." ve gözlerinin mahşeri, gözlerinde ki o hüzün renkleri kıyamet rengine boyandığı anda mahşer meydanına terk edildi.

Kadının nefesi, oksijeni kutsadı..

Bir günah uğruna bir kadın öldü..

Kurtulmak uğruna bir günah doğdu..

Kadının kanının sıcaklığı tenime değdiğinde, bir ölünün soğukluğunu kıskandıracak kadar soğuk olan tenim o sıcaklıkla zinaya girerek günah işledi. Adımlarım kadına doğru yere mıhlanarak kendini çivilerken, ayaklarımın altı o paslı  çivilerden dolayı delik deşikti. Günahım tenimde bebek çığlıkları atarken, damağımda ölümün tadı vardı. Ölüm o adamların terinin tadını barındırıyordu özünde.

Ellerimi diktiğim o siyah ipe şuan o kadar ihtiyacım vardı ki. Ruhumun ikiye ayrıldığı yeri dikmem için o ipin elimde olması gerekiyordu. Dikiş tutmayacağını bile bile o ucu kırık iğneyle ruhumu birleştirmem gerekiyordu. Her ne kadar ruhumun o ipleri kusacağını bilsemde.

Kadının bedeninin üstünde bir bebek, gözleri simsiyah omurgası görünen bir çığlık yatıyordu. Derisi yanmış, kalbi son çığlıkla infilak etmeye hazırlanan geçmişiydi bu onun. İç sesim uyandır onu diye yalvarıyordu bana. Uyanmayacağını bile bile kıyamet rengine bulaşan allığa sarılmış saçlarına elimi koyarak "Uyan" diye fısıldadım. Ellerime akan o sıcak sıvı derimi kaldırıyordu etimin üstünden, kalbim inançsızlığa sürükleniyordu ayazda kalmış sararmış bir yaprak gibi oradan oraya sürgün edilirken. Tekrar "Uyan" diye fısıldadım lakin bana tepki vermedi.

Saçlarını elimle okşadım bana bakması için ama o.. o bana bakmamakta ısrar ediyordu. Ne demişti bana, beni affetmediğini.. Saçlarını seversem beni affeder değil mi? Hafif sağa yatık olan başını boşta kalan elimle kendime çevirdim. Gözleri açıktı madem neden bana cevap vermiyordu ki?

"Özür dilerim, affet beni." sessizlik "Ben kimseyle küs kalamam, yüreğim el vermez. Hadi bana bak ve ben affettiğini söyle." yine sessizlik. Bu sessizlik öfkemi büyüttü ve yüksek baya yüksek bir sesle "Affet n'olur affet, yalvarırım affet. Ben seni üzmek istemedim." diye yalvardım. Ama o sessizliğiyle cezalandırıyordu beni acımadan.

Güneş değil miydi kendi evlatlarını yok etmek uğruna gündüzü araya sokan. Ayı gecenin koynuna bırakan ve sabahın şafağında ayın dudağına öpücük bırakıp evlatlarının ölümünü hafifletmeye çalışan o cani varlık güneş değil miydi?

Kadının saçlarında asılı kalmıştı genç kızlığı. Kadınlığında duruyordu saf günah. Ve bir yaşam bitmişti biraz önceki o lanetli saniyelerde. Gök kubbe yarıldı, kadının ruhunu yuttu gözlerimin önünde.

"Uyan.." sesim o kadar cılız çıkmıştı ki sesimden tiksindim. Bedenimin üzerinde olan gözlerle gözlerimi ayırdım kadının gözlerinden. İçinde ruhunu taşıyan o tabuttaki cenazeden. Gözlerim odağına Savaş, Asrın ve Sena üçlüsünü alırken dudaklarımı ısırıyordum. Gözlerim tekrar gözlerine kaydığında kadının ellerime bulaşan o sıcaklığının beni terk etmeye başladığını idrak etmem uzun sürmedi. Savaş'a dönerek "benimle konuşmuyor.." diye sitem ettim. Savaş başını yana yatırdı, gözlerime uzun uzun baktı ve dolgun alt dudağını dişlerinin arasına aldı. Bir şey söylemek istiyordu lakin kelimeler boğazına kamp kurmuş gibi sessiz kalıyordu feryat figan.

23.58Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin