Bölüm 11: "Gökyüzü"

2.1K 162 91
                                    

Bölüm şarkısı: Sham Rain- Raindrops

Dibi olmayan uçurumun tekinde ayaklarımı boşluğa doğru savuruyordum bütün yıkılmışlığımla. Bu yıkılmışlık hangi beni deviren kişiye veya olayaydı bilmiyorum. Belki de içimde ki bu uçurumdu beni buraya getiren. Zaten insan en çok kendi uçurumundan düşmez miydi böyle anlarda?

Öyle mükemmel bir hayatım, mükemmel bir  ailem ya da dolu dizgin yaşadığım bir aşkım yoktu. Her zaman güçlü görünmeye çabalayan bir ben vardım. İçimde altı yaşında, ilk kez ölümle tanışmış ufak kızı koruma çabam vardı lakin ben yoktum.

Her ne kadar korksam da bıraktığım enkazı görmek için bakışlarımı ona çevirdim yıkıldığım yerden. Katran karası bir köşeye çekilmiş öylece duvarı izliyordu. Sağ dizini karın hizasında kendisine çekmiş ve sağ kolunu o dizinin üstüne koymuş bir vaziyette dümdüz karşıya bakıyordu. Ben odanın bir ucunda ki duvara sığınırken, o sırtını o beton parçasını yıkmamak için yaslamıştı duvara.

Kaç dakikadır bu şekilde oturduğumuz konusunda hiç bir fikrim yoktu lakin karnımdaki o büyük boşluk doluşunca aklıma zaman da mekanda silindi gözümden. Acım bebeğime kol kanat germişken ben bebeğime sahip çıkmadım ya en çok dokunan o. Şimdi bebeğim acımın koynunda ne renk olduğunu bilmediğim gözleriyle acımın elini tutarken ben burada onlara el kalmış bir vaziyette kıvranıyordum. Hayır kıvranmıyordum.. Ölüyordum lakin buna rağmen nefes alıyordum.

Benim onunla acımdan başka bir ortak yönüm yoktu. Belki benim acım ondan fazlaydı ama sonuç itibariyle ikimizinde içinde ki o boşluğun adı 'acıydı'. Acılarımız birdi. Ha bir eksik ha bir fazla ama acılarımız denkti.

Bebeğini içinde öldüren o cani anne benim. Bebeğinin hayatından bilinçsizce çalan o kadın benim. Benim hayatından çaldığım bebeğim hiç ağlamayacak, hiçbir yaşına girmeyecek, gözleri ne renk bilemeyeceğim ve canı yandığında canının yandığı yeri hiç öpemeyeceğim. Benden bebeğime hiçbir şey kalmazken ondan bana kalan tek şey bacak aramdan akan sıcak kanın yarattığı o korkunç hissiyat ve dişlerimi kıracak kadar fazla olan sancıydı.

Sancısıyla, ölüm günüyle beraber rahmime düşmüş o bebek benimdi. Anlamıyordu elleri kana bulanmış adam, anlamayacaktı işkencelerle bedenimi tanınmaz hale getiren Harun. İkisi de anlamayacaktı beni. Eğer doğsaydı benim bebeğim bir Duhan'ın elinde bir Harun'un elinde gidip gelecekti. Duhan, bebek Harun'un diye ona kin kusarken Harun, bebek Duhan'ın diye ondan intikamını alacaktı. Siz anlayın bari eğer öldürmeseydim bebeğimi sonu aynı ben olacaktı. Bir adam tarafından değil iki adam tarafından canı alınacaktı.

Nefes alamıyordum bu saniyelerde. Sanki yirmi tane el boğazımı sıkıyordu bir şeylerin intikamını almak ya da beni bu derin ızdıraptan kurtarmak adına. Yerden kalkıp ağır aksak adımlarla banyoya gittim. Her ne kadar aynada ki kadınla yüzleşmek istemesem de bakışlarımı aynaya çevirdiğimde gördüğüm manzara dehşet vericiydi. Aynada ki kadın evlat acısıyla saçını başını yoluyordu. Feryadı yeği göğü inletip, her yeri yerle yeksan ediyordu. O kadın o kadar yaralı, o kadar öfke doluydu ki görseniz o kadını bağrınıza basardınız. Lakin ben sizin gibi değilim o kadını hiç bir zaman bağrıma basamayacağım. Güçlü olmak için onu burada evlat acısıyla yalnız bırakıp çıkacağım bu kapıdan tabii çıkabilirsem. Yüzümü yıkamak için lavaboya eğildiğimde hemen fayansın kenarında olan makas dikkatimi çekti.

Makası elime aldığımda o metalik ağırlık avuç içlerimi sızlatmıştı. Makasın soğuğu avuçlarımı parçalıyordu. Sol elim istemsizce saç uçlarımı kavrayıp makasla aynı hizaya getirmişti. Makasın o paslı açılma sesi o kadar uğursuz gelmişti ki kulağıma bir an irkilip saçlarımı özgür bıraktım elimden. O an makas elime o kadar ağır gelmişti ki bir an taşıyamayacağımı hatta makasın yere düşmesine izin verirsem yerin bu ağırlık karşısında parçalara ayrılacağını düşündüm. Düşüncesi bile ruhumu sızlattı.

23.58Where stories live. Discover now