Bölüm 37

10.4K 351 32
                                    

EMİR KESKİN

Kulağımda Perinin çığlıkları, boğuk inlemeleri vardı. Bir türlü aklımdan çıkmıyordu o sesler. Elim kolum bağlı bir şekilde o sandalyede otururken karşımda, gözlerimin önünde ona işkence yapılırken ben hiçbir şey yapamamıştım. Onu koruyamamıştım. Sürekli gözlerimin önüne gelen görüntüler kafamı dolduruyor ve sağlıklı düşünmeme engel oluyordu. Karnından vurulduğu zaman akan kırmızı kan...

Uzun bir aradan sonra ilk defa ağlamıştım. Sevdiğim biri için ise ikinci defa ağlıyordum. Ben sevgi nedir bilmezken bana sevgiyi, bilmeyerek de olsa Peri öğretmişti.

Şu an bile onun yanında değildim. Olamıyordum. Ben başka bir odada yatarken belki de o şu an da yaşam mücadelesi veriyordu ama ben, onun yanında olmam gerekirken, yatıyordum.

Gözlerimi kafamdaki sesler ve görüntüler yüzünden açtığımda hastane odasında olduğumu fark etmem fazla uzun sürmemişti.

Etrafa biraz daha göz gezdirdikten sonra yanımdaki koltukta uyuyan annem ve babamı beklemiyordum. En son ne zaman yanımda olduklarını bile hatırlamıyordum.

Annem sanki uyandığımı hissetmiş gibi başını babamın omzundan kaldırdı. Annemi en azından Aresi görmek için hizmetliler getiremediği zaman gittiğim de görüyordum ama babamı hiç görmüyordum. Neredeyse bir yıldır görüşmüyorduk.

Biraz çökmüş hatta yaşlanmıştı. O eski, dinç hali suratında yoktu. Belki de fazla çalışmaktan yorulmuştu. Ama onu tanımayan biri biraz da olsa sert biri olduğunu hemen anlardı.

Annem başını babamın omzundan kaldırınca, babamda annemin kafasının üstüne koydu kafasını kaldırmak zorunda kalmıştı. Annem yanıma geldi ve saçlarımı okşamaya başladı.

" Oğlum, iyi misin? " diye sorduğunda bu soruyu bana en son ne zaman sorduğunu hatırlamaya çalıştım.
" İyiyim " diyerek kısaca cevap verdiğimde annem biraz bozulmuş olsada fazla renk vermedi.
" Kolun nasıl? " Bunca yıl başıma türlü türlü olaylar gelmişken şimdi basit bir yara için mi merak ediyordu beni?
" Bir şeyim yok. Benim Periyi görmem lazım " dedim doğrulmaya çalışırken. Boğazımı acıtan bir yumru vardı ve ben o yumruyu Periyi görene kadar gönderemeyecektim.
" Serumun daha bitmedi " dedi babam arkadan lafa atlayarak.

Sesi her zamanki gibi sert ve tehditkâr çıkmıştı. Ama ben babamın lafını dinlemeyeli çoktan iki yıl olmuştu. Hoş, daha önceden de dinlediğim söylenemezdi.

" Yani? " dedim yatakta oturur pozisyona geldiğimde tek kaşımı kaldırarak.
" Serumun bitene kadar kalkamazsın "
" Bir yıldır görüşmediğim adamın sözünü dinlemeyecek kadar büyüdüm ben "
" Daha on dokuz yaşındasın. Ayrıca ben senin babanım "
" Neredeyse bir ay sonra yirmi oluyorum. Babam olduğunu hatırlaman da iyi olmuş. Ama sen çoktan geç kaldın "
" Çıkmayacaksın bu odadan " dedi ayağa kalkıp sesini de biraz yükselterek. Korkmuş muydum? Hayır. Peki babam böyle beni korkutabileceğine mi inanıyordu? Evet. Ama sonuç? Başarısız.

Kolumdaki iğneyi çıkardıktan sonra serumu kapattım ve yatağın kenarındaki ayakkabımı giymeye çalıştım.

Omzum beni hayli zorluyordu ama bunu onlara fark ettirmeden ayakkabılarımı giydim.

Sandalyenin kenarında duran tişörtümü de zar zor üstüme geçirdikten sonra babama döndüm.

" Periyi göreceğim " dedim kendimden emin bir şekilde.
" O Peri denen kız yüzünden bu haldesin " dediğinde olayı hiç bilmediğini, bilmesine de gerek olmadığını fark ettim.
" Ben onun yüzünden değil, o benim yüzümden şu an o halde " dedim yüzüne karşı tıslarcasına.
" O kızı koruyarak babana karşı mı geliyorsun? " dedi suratını buruşturarak.
" Bana babalık yapmayan babama mı? Evet karşı geliyorum "
" Seni.." Tokat atmak için kaldırdığı elini annem havada yakaladığında biz babamla hala birbirimize bakıyorduk.
" Sakın Ali. Oğluma elini kaldıramazsın "
" Sen karışma Ayşe. Bizim aramızda olan bir şey "
" Bizim aramızda hiçbir şey yok, olmayacak da " dedikten sonra anneme döndüm.
" Görüşürüz anne " dedim ve odadan çıktım.

BAĞIMLIWhere stories live. Discover now