Bölüm 53

9.1K 225 21
                                    

" Ya bu Mertler nerde kaldı? Treni kaçıracağız " dedi Barış sıkıntılı bir şekilde saatine bakarken.
" 'Birkaç dakika sonra geliyoruz' dedi " diyerek elindeki telefonu kapatıp cebine koydu Atakan.

Trenimiz saat ondaydı ve saat ona çeyrek vardı.

İki araba olacak şekilde ayrılmıştık. Bizim, yani Emirin arabasında, Emir, ben, Barış ve Atakan vardı. Diğer arabada, yani Uygarın arabasında da, Uygar, Güney, Selin ve Mert vardı.

Biz tren garına gelmiştik ama Uygarlar bir türlü gelememişti. Güneyin söylediğine göre Mert sabahleyin tuvalette kilitli kaldığı için geç kalmışlardı. Uzun bir süre onu çıkarmaya çalıştıkları için yarım saatlik bir zaman kaybetmişlerdi. Zaten daha sonra Selinin evine gitmiş ve onu da alıp yola çıkmışlardı.

" Hayır yani, bu çocuk neden başka bir gün tuvalette kalmıyor da bugün kalıyor " dedi Emir. Güldüm.

İlk başta Mertin tuvalette kaldığını duyduğunda kızmış ve baya da saydırmıştı. Hatta eğer treni onun yüzünden kaçırırsak hepimizin bilet paralarını ondan alacağını Merti özel olarak arayıp söylemişti.

Zaten bunu duyan Mert daha sonra beni üç kez aramış ve sürekli yaklaştıklarını söyleyip durmuştu.

" Geliyorlar " dedi Atakan çenesiyle ileriyi gösterirken. Hepimiz arkamızı döndük ve valizlerle koşturan grubu gördük. Sadece biz değil birçok kişi de onlara dönüp bakmıştı.
" Çok şükür bilet paralarını ödemekten kurtuldum " dedi Mert daha yanımıza gelir gelmez.
" Hadi oyalanmayın da trene binelim " dedi Güney.

Hep birlikte biletlerimizi görevli kişiye gösterip trenlerin olduğu yere çıktığımızda etrafıma bakındım.

Karşımda ve arkamda iki tane devasa büyüklükte hızlı tren vardı ve ben onların yanında çok küçük kalıyordum. İlk defa trene, hatta hızlı trene binecektim ve heyecanlıydım.

Trene bindiğimizde biletlerimizden oturacağımız yerleri bulduk.

Oturacağımız koltuklar iki kişi karşıda, iki kişi onun karşısında, ortada da masa olacak şekildeydi. Aynı şekilde yan taraftaki koltuklar da öyleydi.

Sol taraftaki karşılıklı dört kişilik yerde ben, Emir, Atakan ve Barış oturuyorduk. Aslında biz Selinle birlikte oturmak istemiştik ama Emir buna karşı çıkarak beni yanına çekmişti.
Mertle de oturmak istemediği için arabalara nasıl bindiysek hızlı trende de o şekilde oturmuştuk.

Binmemizden dakikalar sonra tren yavaş yavaş hareket etmeye başlamıştı. Kalbim heyecandan hızlı atmaya başlamıştı bile.

" Emir bu tren ne kadar hızlanacak? " diye sorduğumda gözlerini açarak bana baktı.

Sabah hepimiz erken kalkmıştık ve uykusuzduk. Ama Emir hem erken kalkmış hem de sadece bir saatlik uykuyla duruyordu. Nedenini sorduğum zaman da babasının ondan yapmasını istediği işleri yaptığını söylemişti.

" Fazla değil. Hızlansa bile sen hissetmeyeceksin "
" Emin misin? " diye sorduğumda kafasını yasladığı koltuktan kaldırdı ve uzanıp dudağıma küçük bir öpücük koydu.
" Daha önce trene bindin mi? " diye sorduğunda kafamı iki yana salladım. Yarım ağız gülümsedi.
" Merak etme Melek. Bir şey olmayacak " dedi ve kafasını omzuma koydu.

Hızlanmaya başlayan trenle birlikte kolumun altındaki demiri hafifçe sıkmaya başladım. Emir fazla hızlanmayacağını söylemişti ama ben yinede tedirgindim.

Emir elimi demirden ayırdı ve kendi elinin içine aldı.

" Sakin ol Peri. O kadar hızlanmayacak " dedi baş parmağıyla elimin üstünü okşarken.
" Tamam. Sakinim " derken derin bir nefes aldım.
" Bak, orada ne kadar hızlandığı yazıyor. Yani, merak ediyorsan diye söylüyorum " dedi eliyle tavanda asılı olan ekranda değişen sayıları gösterirken.

BAĞIMLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin