Bölüm 39

9.2K 305 31
                                    

Gözlerimi ovuşturarak yavaş yavaş merdivenlerden inerken düşmemeye çalışıyordum.

Sabahleyin erkenden -annemlerin işe gittiği saatte- Emir beni kendi evine getirmişti. Yani beni taşıyıp arabasına koymuş, eve gelince de yatağa taşımıştı. Ama sabah uyandığımda yanımda değildi.

Aşağıda olduğunu düşünerek aşağı iniyordum.

Mutfaktan gelen pişirme sesleriyle adımlarımı mutfağa yönlendirdim.

Gördüğüm manzara karşısında yarı açık yarı kapalı olan gözlerim ve ağzım aynı anda açılmıştı.

Emir altındaki yarım lacivert eşofmanla üstsüz bir şekilde ocağın başındaydı. Üstündeki siyah mutfak önlüğü onu daha da çekici kılarken, geldiğimi hissetmiş gibi arkasına döndü.

Beni görünce gülümsedi ve elindeki tavayı bırakarak yanıma geldi.

Ben onun önlüğünden taşan kaslarına bakarken o çoktan yanıma gelmişti.

'' Ağzını kapat melek. Günaydın '' dedi belimden tutup kendine çekerken. Aynı anda yanağımdan aynı yere üst üste iki kez öperken okula gitmediğimiz için kesmediği, bu yüzden de uzayan sakalları yanağımı gıdıklamıştı.
'' Sana da günaydın '' dedim bende onun gibi, daha sonra kollarımı boynuna dolayıp yanağından öptüm.
'' Sana kahvaltı hazırlıyordum '' dedikten sonra tekrardan ocağın başına döndü.
'' Buna alışmalı mıyım? '' diye sordum iki kişilik hazırlanmış masaya otururken.
'' Hayır '' dedi sırıtarak.

Akşam Mert, Selin, Emir ve ben yola çıkacaktık. Aslında Emir, Mertlere başka bir araba ayarlayarak onların ikisinin, bizimde ikimizin yolculuk yapmasını sağlayacaktı. Ama ben itiraz ederek beraber yolculuk yapmak istediğimi belirttim. Selinle Mertte ayrı gitmek istemiyordum. Bir tek Emir baş başa kalmak istiyordu.

Emir de beni şaşırtarak itiraz etmemiş ve istemeyerek de olsa isteğimi kabul etmişti.

Emir tavayla beraber masaya yaklaştı ve tavadaki omletin yarısını bana yarısını da kendisine pay etti.

Tavayı lavaboya bırakıp üstüne su tuttu. Masaya oturmadan önce üstündeki siyah önlüğü çıkarttı ve tezgaha koydu.

Ben Emire bakmamak için tabağımdaki omleti keserken Emirin sırıtarak bana baktığını hissediyordum.

'' İstersen bakabilirsin. Herkese böyle bir kıyak yapmam ''
'' İlgimi çekmiyor '' dedim yalan söyleyip çatalımdaki omleti ağzıma atarken.

Ona baktığımda bana tek kaşını kaldırmış, şaşkın bir ifadeyle bana baktığını gördüm.

'' Çarpılacaksın, biliyorsun değil mi? '' dediğinde omuz silkip yemeğime devam ettim.

Omletimi bitirdiğimde meyve suyumu da içip arkamı yaslandım.

'' Bunu da ye '' dedi bana elindeki çilek reçeli sürülmüş ekmeği uzatırken.

Her ne kadar tatlıya aşk biri olsamda reçellerden sadece bir iki tanesini severdim. Zaten normalde kahvaltı etmeyi seven biri de değildim.

'' Ben çilek reçeli sevmem ''
'' Bir şey olmaz ye '' dedi hala uzatmaya devam ederken.
'' Yahu sevmiyorum. Sen ye ''
'' Ben reçel sevmem "
'' O zaman evde niye reçel var? ''
'' Normalde bu evde altı erkek kalınca ister istemez senin de sevmediğin bir şeyler oluyor. Şimdi şunu ye, yoksa bizzat ben yedireceğim '' dediğinde gözlerimi devirip ekmeğin yarısını ağzıma tıktım.
'' Nomoldo hoponoz bo ovdo mo koloyorsonoz? ''

Ağzım doluyken konuşmaya çalıştığım için dediğimde hiçbir şey anlaşılmamıştı. Emir de bu durumuma gülmüştü.

'' Ağzındaki bitir öyle konuş Melek. Hiçbir şey anlamadım '' dedi gülerek. Bende ağzım kapalı bir şekilde gülümsemeye çalıştım ve ağzımdaki ekmeği bitirdim.
'' Normalde hepiniz bu evde mi kalıyorsunuz diye sordum? ''
'' Çoğunlukla. Ama seninle sevgili olduktan sonra hepsi Barışla Uygarın evinde kalıyor. Bende akşamları oraya gidiyorum. Yani seninle olmadığım zamanlar " diyerek açıkladığında kafamı salladım.

BAĞIMLIWhere stories live. Discover now