Bölüm 66 (2)

2.9K 132 10
                                    

-İki Yıl Önce-
SELİN ERKAN

Bir hafta önce kendimce bir karar vermiştim; artık o kız olmak istemiyordum. Artık birbirinden uyumsuz kıyafetler giyen, kilolu ve yüzü sivilcelerle kaplı kız olmak istemiyordum.

Mertin bana yaşattığı o günler aklıma her geldiğinde gözlerim doluyordu ve bu beni kendimi güçsüz hissettiğim için daha çok sinirlendiriyordu.
Evet, belki benim hayatımı oldukça sarsan bir şey yaşanmıştı aramızda ama hayatımın sonuna kadar bunun yasını tutamazdım.

Bu yüzden hafta sonu bu kararı verdikten sonra ilk işim diyetisyene gitmek olmuştu. Diyetiysen bana uygun bir diyet programı hazırlamıştı ve bir haftadır bu programa uyuyor olmama rağmen kendimi daha iyi, hatta hafiflemiş hissediyordum.

Diyetisyenden sonra da cildiyeye gitmiştim. Doktor sivilcelerim için bir ilaç vermişti, bir haftadır da onu kullanıyordum.

Bunlarla birlikte artık giyimimime kuşamıma da dikkat ediyordum.

Elbette bu süreç ve bundan önceki geçirdiğim berbat haftalarda annemin bana epey bir yardımı olmuştu.
Annem, Mertle aramızda yaşananları biliyordu ve bu konuyu hiçbir zaman yüzüme vurmamış veya çok kızmamıştı. Sadece böyle bir hata yaptığım için benim adıma üzülmüştü.
Ama babam tabiki bilmiyordu. O, sevgilimden -Mert olduğunu zannediyor- ayrıldığım için bu kadar kötü olduğumu sanıyordu.

Kot pantolonumun üstüne kısa kollu beyaz, önünde Bugs Bunny'nin olduğu bol bir tişört giyip gri kapüşonlu hırkamı da onun üstüne giydim. Beyaz ayakkabı giyeceğim için beyaz çoraplarımı da giydiğimde hazırdım. Sanırım okulumuzun en sevdiğim özelliği serbest kıyafet giyinebiliyor olmamızdı. Normalde bu sene okula forma giyme kuralı getireceklerdi ama öğrenciler buna epey bir itiraz edince bu fikirlerinden vazgeçmek zorunda kalmışlardı.

Dün geceden düzleştirdiğim saçlarım hala şeklini korurken onlara dokunmadım ve sadece elimle dolanan yerleri düzelttim.

Hazır olduğumda çantamı ve telefonumu alarak odamdan çıktım.

Aşağıdan gelen televizyon sesiyle annemin henüz çıkmamış olduğunu fark ettim. Kuaför salonunu dokuzda açtığı ve evimize de yakın olduğu için erken çıkmıyordu.

" Anne, ben gidiyorum " dedim mutfağa girerken. Kahvaltı yapıyordu.
" Bir şey yemeyecek misin, tatlım? " diye sordu bir yandan ağzındaki lokmayı çiğneyip bir yandan da ayağa kalkarken.
" Okulda yerim. Şu an pek aç değilim "

Kapının önüne geldiğimde ayakkabılarımı giyindim ve arkamı dönüp anneme sarıldım.

" Dikkat et " dedi benden ayrılırken. Kafamı sallayıp ona uzaktan bir öpücük atarak evden çıktım.

Çantamdan kulaklığımı, arkama cebimden de telefonumu çıkartıp yeni yüklediğim müziklerden birini açtım. Sesin az geldiğini fark ettiğimde elimi cebime atarak telefondan sesi biraz daha açtım.

Kaldırımın sonunda sola döndüğüm sırada ileride olan her sabah otobüse bindiğim durak görüş alanıma girdi. Otobüs durağının yakın olmasına seviyordum çünkü çoğu zaman sırtımdaki çanta epey ağır oluyordu.

Kafamı istemsizce sallarken parmaklarımlada sanki kendim çalıyormuşum gibi bacağımda ritim tutuyordum.

Birkaç saniye sonra sevdiğim şarkı bitip başka bir şarkı başladığında çalan şarkıyı dinlemek istemediğimden müziği kapatıp kulaklığımı da çantama koydum.
Telefonumu da cebime koyarken duyduğum tandık ses elimin havada donmasına neden olurken her ne kadar dönmek istemesemde arkamı döndüm.

BAĞIMLIWhere stories live. Discover now