Bölüm 46

7.2K 249 20
                                    

Aynanın önünde kara kara düşünürken hala ne yapacağıma karar verememiştim. Bir elimde fondötenle aynanın karşısında hala biraz yüzümde kızarıklığı olan el izine bakıyordum.

Fondöten sürerek onu kapatıp saklamalı mıydım yoksa hiçbir şey sürmeyip bu şekilde okula gitmeli ve Emire yaptığı şeyden dolayı vicdan azabı mı çektirmeliydim?

Bir yanım sürmek isterken diğer bir yanım istemiyordu. Ama okuldakilerinde görmesini istemiyordum.

Bu yüzden sadece biraz sürmeye karar verdim.

Elimin üstüne birazcık sıkıp parmağımla iz olan kısma, birazını da yüzümün geri gelen kısımlarına sürerek fondöteni yüzüme yedirdim.

Üstüme giyeceğim kıyafetleri dolabımda ararken köşede bana yabancı gelen bir tişört görünce elimi derine uzatarak tişörtü kıyafetlerin arasından çekip çıkardım.

Elimle tişörtü açtığımda bu tişörtün bana değilde Emire ait olduğunu fark ettim.

Gözlerim kendiliğinden kapanırken tişörtü istemsizce burnuma götürdüm.

Hala yoğun bir şekilde Emir kokuyordu.

Bu tişörtün buraya nasıl geldiğini bilmiyordum ama eğer biraz daha elimde tutarsam kendimi yine tutamayacak ve yine hüngür hüngür ağlayacaktım.

Tişörtü yüzümden uzaklaştırdım ve rastgele bir yere fırlattım.

Siyah düz bir kısa kolluyla siyah dar pantolon çıkardım ve yatağıma bıraktım. Az önce fırlattığım tişörtü yerden alarak dolabın en üst, en köşesine attıktan sonra dolabın kapaklarını kapattım.

Üstümdeki pijamaları uyuşuk bir şekilde çıkardım, katladım ve yerine koydum.

Yavaş hareket etmemin sebebi okula gitmek istemememdi. Bir yanım onu görmek isterken diğer bir yanım görmek istemiyordu.

Yani gitsem ayrı bir dert gitmezsem ayrı bir dertti.

Bluzumu ve pantolonumu giyip ayağıma babet çorabımı giydim. Saçımdaki tokayı çıkararak saçlarımı topuz halinden kurtardım. Tarakla saçlarımı taradıktan sonra yerine koyup elimle rastgele bir yerlere dağıttım.

Yeni saçıma daha alışamadığım için bu saçlarım birden farklı gelmişti.

Duvara yaslı olan çantamı alıp odadan çıktım ve aşağı indim.

Canım bir şey yemek istemiyordu ve Selinin gelmesine on dakikadan biraz daha az vakit vardı. Bende yapacak bir şey olmadığı için ayakkabılarımı giyip evi kilitledim ve dışarı çıktım. Kapının önündeki üç basamağın en üstüne oturup çantamı yanıma koydum ve Selini beklemeye başladım.

Telefonumu alıp almadığımı kontrol etmek için çantamın ön gözünü açıp elimi daldırdım ve telefonun elime değmesini bekledim. Soğuk ekranı elime çarpınca çantadan çıkardım ve çantayı kapattım.

Elim ekran tuşuna çarpıp ekranı aydınlarınca karşıma Emirle benim fotoğrafımın çıkması kaşlarımı çatmama neden olmuştu.

Dün Güneyle konuştuktan sonra telefona baktığımda dikkatimi çekmemişti.

Değiştirip değiştirmemek arasında kalırken değiştirmemeye karar verdim. Ne fark ederdi ki? Onlardan galerimde de bir sürü vardı sonuçta. Onları silemezdim. Her fotoğrafımızda ayrı bir anı, ayrı bir güzellik vardı.

Çalan korna sesiyle kafamı telefondan kaldırdım ve karşımdaki arabaya baktım. Selin gelmişti. Çantamı yerden alarak yerden kalktım ve arabaya doğru yürüdüm. Ön kapıyı açıp koltuğa oturduktan sonra Seline kısaca sarılıp günaydın dedikten sonra kemerimi taktım.

BAĞIMLIWhere stories live. Discover now