Bölüm 63

5.5K 190 45
                                    

EMİR KESKİN

Servet hocanın söyledikleri bir kulağımdan girip diğerinden çıkarken odayı terk etmemek için kendimi zor tutuyordum.

Servet hocayı severdim ama şu an boşuna konuşuyordu. Periden elbette böyle bir şey yüzünden ayrılmazdım. Başka bir şey için de ayrılmazdım. O benim her şeyim haline gelmişti. Bana yardım eden, beni seven, kıskanan, onu kızdırınca bana trip atan ama daha sonra trip attığını unutan bir Melekti o.

" Bak gördün mü, kız arkadaşın seni etkiliyor. Maça çıkarken aklının yarısı onda yarısı oyunda olduğu için maça konsantre olamıyorsun. Eğer bir kez daha maçta bir olay yaşatırsan seni takımdan çıkarmak zorunda kalırım " dediğinde derin bir nefes aldım.
" Bakın hocam, maça çıkmadan önce aklımın bir yarısının onda olduğunu kabul ediyorum. Normalde konsantrasyonum kolay bozulmaz ama o şahsiyet bilerek böyle bir şey yaptığı için böyle bir olay oldu. Daha sonraki maçlarda böyle bir şey olup olmayacağına dair size söz veremem. Ama olur da takımdan çıkartırsanız da bir şey demem " dedim ellerimi arkamda birleştirirken.

Servet hoca bir iki saniye yüzüme baktıktan sonra tebessüm etti.

" Geçen sene bana Emir Keskin bir kızı basketboldan vazgeçecek kadar sevecek deseler inanmazdım " Aynı şekilde tebessüm ettim.

Aslında Servet hoca böyle bir adam değildi. Geçen sene karısı onu aldatınca bu hale gelmişti. Servet hoca sadece karısı onun doktor olmasını istemiyor diye bütün hayallerinden vazgeçmiş biriydi. Kadını aynı Peri gibi iğne, kan ve benzeri şeyler tuttuğu için Servet hocayı ya ben ya doktorluk diyerek ikilemde bırakmış. Tabi Servet hoca da o zamanlar karısından başka bir şey görmediği için onu seçmiş.

Bu yüzden öğrencilerinin de kariyerlerini bir kız için bozmasını istemiyordu.

Bunları da Mert, Servet hocadan zorla öğrenmiş, daha sonra da gelip bize anlatmıştı.

" İşte, hayat süprizlerle dolu " dedim elimi iki yana hafifçe açarak. Servet hoca kısaca güldükten sonra eliyle yüzünü ovuşturdu.
" Neyse. Ben gideyim artık. Size iyi günler hocam " dedim ve arkamı dönerek odadan çıktım.

Odadan çıkınca ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi yanaklarımı şişirerek verdim ve spor salonun çıkışına doğru yürümeye başladım.
Merdivenleri çıkıp bahçeye çıktığımda bizimkileri iki bankı birleştirmiş, oturduğunu gördüm.

Adımlarımı o tarafa yöneltirken beni ilk önce Barış görmüştü. Daha sonra da diğerlerine dönüp büyük ihtimalle benim geldiğimi söylemiş ve hepsi bana dönmüştü.

" Ne oldu lan? Atılıyor musun? " dedi Barış yanlarına geldiğimde.
" Hayır, atılmıyorum " dedim ve eğilerek Perinin başından öpüp yanına oturdum.

Benim yanına oturmamla birazcık yan tarafından Seline doğru kaydığında kaşlarımı hafifçe çattım ama bir şey demedim. Belki de benim rahat oturmam için kaymıştı.

" Gitmiyor muyuz? "
" Kâsım abi zil çalmadan çıkaramam diyor ya. Sanki ilkokuluz anasını satayım " diye söylendi Mert.
Cebinden telefonumu çıkarıp saate baktığımda daha zile yirmi dakikadan fazla olduğunu fark ettim. Bu kadar dakika geçmezdi.
" Kalkın, gidiyoruz " dedim ayağa kalkarken. Daha sonra da elimi Periye uzattım. Ancak o elimi tutmayıp kendisi kalktı ve bu kaşlarımı daha çok çatmama neden oldu.
" Lan çıkarmıyor diyoruz " dedi Güney. Onun sesiyle kafamı Güneye çevirdim.
" Sen daha beni tanıyamamışsın "

BAĞIMLIOù les histoires vivent. Découvrez maintenant