Bölüm 68

2.8K 117 50
                                    

-Dün Sabah-
MERT KANIK

Vücudumda hissettiğim titreşimle irkilerek gözlerimi açtığımda birkaç saniye boyunca nerde olduğumu kavrayamadım. Bu durum birkaç saniye sürerken en sonunda her şey netleşti ve salonda, koltukta olduğumu anlarım.
Göğsümde ikinci kez aynı titreşim kendini gösterdiğinde kafamı aşağı eğdim ve üstümde duran telefona baktım.

Telefonum mesaj geldiği için titriyordu.

Gözlerimi tekrar kapatıp öylece dururken sanki dünyada bir tek ben varmışım gibi hissettim. Evde çıt çıkmıyordu.
Emirle alakalı herhangi bir haber gelir diye telefonun yakınımda olması için göğsümün üstüne koymuştum. Tabi bütün gece ne mesaj atan ne de arayan olduğu için bende bir müddet sonra uyuya kalmıştım.

İki elimle yüzümü sıvazladıktan sonra telefonu alıp kimden mesaj geldiğini görmek için telefonu açtım. Daha yeni uyandığım için gözlerim hala tam anlamıyla net göremiyordu, bu yüzden kaşlarımı çatarak mesajları açmaya çalışıyordum.

Mesaj bölümünü açtığımda iki tane mesajın geldiğini fark ettim: bir tanesi Selinden bir tanesi ise tanımadığım bir numaradandı.

Selin, neden telefonlarını dünden beri açmadığıma dair öfke dolu, uzun bir mesaj yazmıştı. Ona cevap vermeyi erteleyerek asıl merak ettiğim mesajı, tanımadığım numaradan gelen mesajı açtım.

Gönderen: 0535*******
Arkadaşın Emiri görmek istiyorsan gönderdiğim konuma gel. Yalnız.

Yazdığı şeyin doğru olup olmadığını anlamak için mesajı en az on kez okurken ellerim heyecandan titriyordu. Emir hayattaydı!
Alttaki konumu açtığımda gönderdiği konumun İstanbul içinde bir yer değilde Bursada olduğunu anlamam birkaç dakikamı aldı.

Elimdeki telefonla hızla ayağa kalkıp merdivenleri ikişer ikişer çıkarak bizimkilerin kaldığı odaya daldım.

"Kalkın lan!" dedim yüksek sesle ve hepsinin yanına tek tek gidip sarstım. Güney ve Atakan homurdanarak gözlerini açarlarken benim odamda kalan Barışla Uygarı uyandırmak için koşar adımlarla odadan çıktım.
"Emir hayatta!"

Dediğim şeyle anında gözlerini açan Barış ve Uygar yataktan kalkarken diğerleri de öbür odadan içeri hızlıca girerek yanıma geldiler.

"Ne? Nasıl? Neredeymiş? Nasılmış? İyi miymiş? Lan Mert konuşsana!" Barış sorularını arka arkaya dizerken bir yandan da bağırıyordu.
"Bir kapa çeneni de anlatsın" dedi Güney Barışın kolunu dürterken.

Derin bir nefes alıp birkaç saniye soluklandım. Hem heyecandan hem de koşmaktan nefes nefese kalmıştım.

"Az önce bir mesaj geldi...mesajda 'arkadaşın Emiri görmek istiyorsan...attığım konuma yalnız gel' yazıyor" dedim aralarda soluklanırken.
"Peki kim attı bu mesajı?" diye sordu Uygar.
"Bilmiyorum, tanımadığım bir numara" dedim omuzlarımı silkerken.
"Arasana"

Güney'in dediği şeyi neden daha önce akıl edemediğimi düşünerek numaraya bastım ama kulağımda 'aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor' cümlesinin öteceğini anladığım anda telefonu geri kapattım.

"Kapalı"
"Attığı konum neresi peki?"
"Bursa" dediğimde hepsi şaşkınca gözlerini büyüttü.
"Bursa mı? Emirin Bursa'da ne işi var lan. Oraya nasıl gitti?" dedi Barış şaşkınlığını büyük ölçüde sesine de yansıtırken.
"Bende bilmiyorum. Tek yolu gidip öğrenmek"

Barış birkaç saniye gözleri yerde elleri belinde düşünürken diğerleri de aynı şekilde sessiz duruyordu. Şu an herkesin kafasında temelde dört soru vardı: Birincisi Emirin iyi olup olmadığı, ikincisi Bursa'ya nasıl gittiği, üçüncüsü neden Bursa olduğu ve dördüncüsü de mesajı kimin attığı.

BAĞIMLIWhere stories live. Discover now