kural iki: ormana girme.

23.9K 1.9K 5.1K
                                    

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar~

---------

"Hey, Baekhyun!"

Ben elimdeki çantayı sırtıma takarken, arkamdan duyduğum ses ile hızla döndüm. "Oh, Yena teyze?"

Çoktan Aalscholver ormanına gitmek için hazırlanmış, uçağı kaçırmamak için hızla apartmandan inerken Yena teyzeyi görmek beni şaşırtmamıştı.

Yena teyze, zaten benim ne zaman şu merdivenlerden indiğimi hissetse hemen kapısınıı açar ve beni uğurlardı. Onunla karşı komşudan çok, aile gibiydik. Hatta Yena teyzenin kimsesi olmadığı ve akıl sorunları olduğu için, bazı işlerini ben görürdüm.

"Gidiyorsun demek." Yena teyze gülümsedi, beyaz ve küt saçları altında bakışları yorgundu. "Ormana gidiyorsun, değil mi?"

Bunu nereden bildiğini bilmiyordum fakat takılmadım ve indiğim birkaç merdiven basamağını çıkıp yanına geldim.

"Evet, gidiyorum." Onu yalnız bırakacak olmanın verdiği ani hüzünle söyledim. "Geri gelemeyebilirim de. Beni unutmazsın, değil mi?"

"Nasıl unutayım, yavrum?" dedi Yena teyze elimi tutarken. "Zaten yanıma geliyorsun."

Ona anlamayan bakışlar attığımda, bütün bu garip tepkiyi aklındaki sorunlara yormuştum.

Fakat, değildi. Hatta Yena teyze, bir deli dahi değildi. Genç bir kadındı yalnızca.

-------

"Hey, iyi misin?" Ben altımdaki büyük arazi arabasını sürmeye odaklanmışken yanımda mırıldanan Mark bütün dikkatimi dağıtmıştı.

"Evet, neden sordun?" Bir elimle şapkamı düzeltip kısa süre ona baktıktan sonra yola yeniden döndüm. "O evden çıktığında pek iyi görünmüyordun ve şey, yolculuk boyunca da biraz durgundun."

"Durgunsam ne olmuş? Adından başka bir şey bilmiyorum bile, dönüp seninle muhabbet mi etseydim?" Hahlayıp söyledikten sonra orman yoluna girdiğimde, içimdeki büyük korku yüzünden ellerim titriyordu.

Haklıydı, durgundum. Çünkü korkunç ve ölme olasılığımın yaşama olasılığımı tek eliyle ittiği bir ormana gidiyordum ve gitmeden önce Chanyeol ile öpüşmüştüm!

Evet, biz Kore'den Surinam'a çoktan gelmiş ve biraz bile dinlenmeden burada bizim için ayrılmış Jeep'e binip ormana doğru yola çıkmıştık. Yakınlarda bizi bekleyen kimse yoktu, yolu zar zor yerlilerden öğrenmiştik ve şimdi de ormana gidiyorduk.

Burada kimseciklerin olmaması ve bizi karşılamamış olmaları korkmaya başlamamı sağlamıştı. Bay Lee'ye güvenmem gerek diye düşünsem de, açıkçası benimle yüz yüze bile konuşmamış bir adama güvenmek biraz zor oluyordu.

Ve elbette, bunu çoktan orman yolunu döndükten sonra akıl ediyordum. Cesaretim içime kaçmış gibiydi, şu arabanın tadını dahi çıkaramıyordum.

"Kimi görmeye gitmiştin ki sen oraya?" Mark arkasına yaslanıp mutlu mutlu camdan bakarken söylediğinde mutluluğunu kıskandım.

"Seni ilgilendirmez."

Buraya gelirken zaman çoktan geçmiş ve sabahtan bir sonraki günün gün ortasına denk gelmiştik.

"Acaba biraz dinlense miydik?" Mark bir önceki konuyu çoktan unutup yeniden sorduğunda kafamı olumsuz anlamda salladım. "Uçakta yanımda horul horul uyuyordun. Yeterli gelmedi mi?"

Dendrophile || Chanbaek Where stories live. Discover now