kural otuzaltı: võimsus kolyesini takma.

29.8K 1.2K 4.7K
                                    

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar~

---------

Linnea bir öğle vakti güzellik uykusuna yattığında, hiç beklemediği bir rüya gördü.

Gözlerini kapattığı anda onu içine çeken rüya önünde oturduğu tahta bir masada başlıyordu. Tahta masanın hemen karşısındaysa onun oturduğu rahatsız sandalyeden bir tane daha vardı.

Odayı aydınlatan ışığın gözlerini acıtacak kadar parlak olması onu rahatsız etmişti. Burası tıpkı dünyadaki sorgu odalarına benziyordu, buraları bilirdi çünkü yarım ruhu Yena bir defasında bir sorgu odasında bulunmuştu.

"Aslında ciddi bir ortam oluşturmaya çalıştım fakat sanki sorguya çekilecekmişsin gibi hissettirdi. Bunun için üzgünüm." Duyduğu yumuşak sesle irkildiğinde gözü odanın gri duvarına yaslanmış erkeğe döndü. Taktığı dünyaca duran siyah fötr şapka ve uzun bir paltoyla kendisi de bir dedektife benzemişti ve bu Linnea'yı güldürdü. "Komik görünüyor olabilir, her şey. Fakat şaklabanlık için gelmedim buraya." Linnea'nın gülüşü erkeğin ciddi sesi ve oturduğu sandalyenin, karşısındaki masanın ve tüm odanın kaybolmasıyla soldu. Kendini büyük bir kalabalığın ortasında bulduğunda şaşkınlık içinde kaşları çatılmıştı. Bu oldukça gerçekçi bir rüyaydı.

Omzuna çarparak yürüyen diğerleri arasından az önceki çocuğu ararken bir anda kolundan çekildi, kalabalık kayboldu ve sonu olmayan bir karanlığın içinde üstüne vuran sönük bir ışıkla kalakaldı. Onu çeken el ise kolundaki ağırlığını çekmişti fakat karanlığın içinde, hala buradaydı.

"Korkma, korkulacak bir şey değil." Karşısındaki erkek onun korkuya kapıldığını anlamış olacak, hızla ona yaklaştı. Sanki bir boşlukta duruyorlar hissi veren tabanda ayakkabılarıyla ses çıkararak yürüdü, Linnea ayağını yere vurarak ses çıkarmaya çalıştığında ise ses gelmemiş, ayağı boşluğa kapılarak karanlık içinde düşmeye başlamıştı. Bir süre düşerek çığlık attı, ardından karanlık onu parlayan binlerce ışığa getirdi. Bedeni bir anda boşluğun ortasında dururken etrafını kaplayan ışıklar oldukça güzel görünüyorlardı fakat Linnea bu ani mekan değişimlerine ayak uydurmakta güçlük çekiyordu.

"Sana ihtiyacım var, Linnea." Fısıldamaya karışık ses durduğu mekanı bütünüyle kaplarken Linnea onu ışıkların ortasından çıkarken izledi, ona doğru birkaç adım attıktan sonra Linnea'nın elini tuttu ve avcunu açarak içine bir kolye bıraktı. Parlayan kolye diğer ışıklardan farklı bir parlaklık yayıyordu, Linnea kaşlarını çatarak yüzünü avcundaki kolyeye eğdi. Zincire bağlı olan küçük, yuvarlak ve içinde farklı tonların içine dağıldığı kıpkırmızı bir evreni taşıyormuş gibi görünen yarım küre, küreden hayli küçük ve göze batmayan demir toplarla çevrelenmişti. Bu küçük, kırmızı evrenin sol kısmını çevreleyen demirden işlenmiş bir hilal ay vardı, içinde parlayan yıldızların dahi olduğu kırmızı yarım küre ayın üst kısmına demir bir halkayla tutturulmuştu. Demirin işlenerek, el emeğiyle yapıldığı üstünde küçük ve aşırı detaylı bir şekilde çizilmiş şekillerden anlaşılıyordu. Parlayan kırmızı renginin tüm tonlarını barındıran küçük fakat oldukça büyük bir hissiyat taşıyan kolyeden Linnea gözlerini çekemedi. "Nedir bu?" diye mırıldandığında karşısındaki adam karanlıktan aydınlığa geçti ve sonunda gölgede kalan yüzünü açığa çıkardı. "Bu, güç kolyesidir. Gerçek adı ise, Võimsus."

"Ne yapacağım ki bu mükemmel kolyeyle ben?" Linnea tamamen bir rüyada olduğu bilincini kaybetmişti, görkemli kırmızı gözbebeklerine dolmuş, avcundan ona kırmızının gücünü hissettiriyordu. Her bu gücü hissettiğinde içi titriyordu. "Gerçekten sevdiğin birinin bir gün buna ihtiyacı olacak, güvenebildiği pek az kişilerden birisin, benim içinse en güvenilir kişilerdensin. Bu yüzden sana ihtiyacı olacak, senin ve kolyenin gücüne. O an geldiğinde bunu hissedecek ve bu kolyeyi ona ulaştıracaksın. Fakat şimdilik, bu rüyadan uyandığında bulduğun kolye hiçbir önem teşkil etmeyecek sana, sanki önemsizmiş gibi onu bir yere kaldıracaksın ama güvenli bir yere. Böylesi daha iyi, inan bana. Aceleye gelmesini istemediğim için sabrına, sabrın olmadığı için de unutmana ihtiyacım var."

Dendrophile || Chanbaek Where stories live. Discover now