kural beş: öz alma.

17.2K 1.7K 2.1K
                                    

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar~

-------

"Hey, uyuyor musun bakalım sen?"

Ben duyduğum sinirli ses ile kafamı koyduğum kitapların üzerinden sıçrayarak uyandım ve etrafıma bakındım. "Bütün her şey bir kabus muydu ve sonunda evimde miyim?"

"Hayır, aptal. Evinde kitap olduğunu bile sanmıyorum ben senin." Yena gülerek söylediğinde ofladım ve ağzımı şapırdatıp gerindim.

Buraya geleli yaklaşık on gün olmuştu ve ben son bir haftadır, beyaz gözbebekleri olan bir herifin beni iflah etmek isteyişi yüzünden şatonun odalarını temizliyor, gece de Aalscholver tarihi hakkında saçma sapan bilgiler öğrendiğim saçma sapan bir ders görüyordum. Bunun yanında Chanyeol bana kılıç dersleri de verilmesini söylemişti fakat kılıç ile başta öğretmenimin şapkası olmak üzere her şeye zarar verdiğim için, bu dersten vazgeçilmişti.

Beni iflah etme yolları hakikaten çok saçmaydı. Sırf ona itaat edeyim diye beni hizmetçisi gibi kullanıyor, bana tarih dersleri verip durduruyordu ancak ben henüz dünya tarihi hakkında bilgi sahibi değildim, buranın tarihini öğreniyordum.

Şimdi de şatonun en alt katındaki depoyu temizliyorduk. Etrafta fare görmek yerine birkaç cüce görmem çok şaşkınlık vericiydi mesela. Neyse ki Yena onları toplayıp kanlarını içmesi için Strigoi'a götürmüştü ve eh, onlara üzülmemiş de değildim.

"Burası artık daha düzenli duruyor. Bana yardımın için teşekkürler, Baekhyun." Yena etrafa bakınıp söylediğinde hahladım. "Yardım mı? Sen hiçbir şey yapmadın ki, hepsini ben temizledim."

"Yapacak bir şeyim yok, Koruyucu'nun emri bu. Sana asla yardım etmemem gerektiğini söyledi." Ben odanın çıkışına yürürken belimi tuttum ve söyledim. "Bana büyüyü bozmak için değil de evini temizletmek için ihtiyacı varmış anlaşılan."

O büyü konusuna gelirsek, hala çok sinirliydim ve fikrim biraz bile değişmemişti. O özleri asla almayacaktım.

"Aslında Koruyucu sırf senin, onun emirlerine uymanı istediği için yaptırıyor bütün bunları." Yena benimle beraber odadan çıktı ve kapıyı arkamızdan kapatıp iç çekti. "Sana onun dikine gitmemen gerektiğini söylemiştim fakat bana hiç aldırış etmedin anlaşılan. Onu çok kızdırmışsın."

Büyük ihtimalle babasına ve kendisine söylediğim şeyler için sinirliydi. Babasına söylediğim şey için üzgündüm fakat ona söylediğim hiçbir şey için üzgün falan değildim. Ben de ona sinirliydim hem.

"İnan bana o da beni kızdırdı. Şuna baksana," dedim ve hızla açıkta duran boğazımı gösterdim. "Boynum bildiğin morardı ve bedenim hala ağrıyor. O herif o gün beni resmen dövdü!"

"Normalde yandaşı olacak kişilere sert davranmaz." Yena boynuma üzülerek döndü.

Bu arada, artık buraya ilk geldiğim kıyafetlerimi giyiyordum. Bunlar daha rahattı.

"Bana yandaş gözüyle baktığını sanmıyorum zaten, bunu kimse yandaşına yapmaz." Acıyan belimi tutup sinirle söyledim. "Hiç acıması yok."

Biz konuşurken çoktan merdivenlere geldiğimizde sessizce merdivenleri çıkmaya başladık. Yena yanımda düşüncelere dalmış gibiydi, ne düşündüğünü merak etmiştim fakat pek de önemsemeden önüme döndüm.

Acaba bana yapılan bu hizmetçi muamelesi ne zaman sonlanacaktı? Bir hafta önce Bilge'nin bana anlattıklarını artık sindirmiş gibiydim ve sanırım burada kuyruklu yaratıklar görmek de fazla garip gelmiyordu artık.

Dendrophile || Chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin