son kural: şimdi tüm kuralları unut. (ikinci kısım)

12.6K 827 6.7K
                                    

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar~

————————

Not: Bölümü öbür bölüm de bahsettiğim son üç bölüm için hatırladığım playlist ile okumak isterseniz fakat playliste hâlâ ulaşamadıysanız Spotify'a girip "Aalscholverlılar" olarak aratarak bulabilirsiniz. Veyahut bölümü paylaştığım zaman twitterdan da paylaşacağım, oradan da ulaşabilirsiniz.

EN ÖNEMLİ NOT: Arkadaşlar LÜTFEN bu bölümü okuduktan sonra eski bölümlere gidip spoi yazmayın sonu ya da sahte Tanrı'nın kim olduğunu, ölen kişiler hakkında vs. HİÇBİR spoi olacak yorum yazmayın, rica ediyorum. Hepsini sonra ben silmek zorunda kalıyorum ve ficte çok yorum olduğu için zor oluyor. Teşekkürler.

Chanyeol yürüdüğü taş yolda elleri cebinde, getirmeye planladıkları insan hakkında düşünüyordu. Olacak savaşın yakınlığı, hissettiği derin sinirinin bir türlü üstesinden gelemediği korkuyla yaptığı derin savaşta sadece dört duygusu olan biri olarak bu kadar zorlanıyorsa tüm duygulara sahip kişileri düşünmek bile istemediğini fark etmişti. Kafasını dağıtmak için ormanlık alanda girdiği bu yolda kaybolmak üzereydi.

Aniden yanında hissettiği rüzgarla endişelenmedi, babası ve annesinin yanında olmasından daha tanıdıktı bu rüzgarın yanında olması ona. "Hey." dedi Strigoi ve elini onun omzuna attı. "Nerelerdeydin, evlat? Etrafa bakındım ancak seni göremedim. Ben de kokunu takipledim köpek gibi." Tasviriyle Chanyeol'ün gözleri ona dönerken gülümsedi. "Seviyorum dünyayla ilgili tasvirler yapmayı."

"Fark ettim." Chanyeol iğneleyici sesiyle söyleyip başımı eğdiğinde Strigoi hımlamıştı. "Moralini bu kadar bozan nedir?" Kralın omzundaki elini çekip ellerini cebine sokarken sorduğunda Chanyeol omuz silkti ve ayağıyla yerdeki taşa vurdu. "Savaş." dedi ve başını kaldırmadan aşağıdan aşağıdan vampire baktı. "Böyle hissetmemem gerektiğini bildiğim halde bu hislere kapılıyorum. Korkuya kapılıyorum." Chanyeol itirafını ancak Strigoi etrafındayken yapabiliyordu, içine attığı her şey Strigoi orada değilken içinde kalıyordu. Fakat eğer Strigoi oradaysa, içini temizleyebiliyordu.

"Neyden korkuyorsun ki?" Strigoi ciddileşen sesiyle sorduğunda Chanyeol güldü. Kendisiyle dalga geçiyordu. "Sevdiklerimi kaybetmekten." Strigoi'a baktığında beyaz gözbebekleri titremişti. "Kazanmaktan fakat yalnız kalmaktan. Sevdiklerimin cesetlerine basarak zirveye ulaşmaktan. Kaybetmek fakat birlikte kaybetmek daha iyi bir seçenek gibi geliyor bana."

"Peki ya birlikte kazanmak? Bu fikri hiç düşündün mü karamsarların efendisi?" Strigoi dalga geçerek söylediğinde Chanyeol omuz silkti. Strigoi ise onun kıvrandığını anlayarak yeniden ciddileşti. "Kaybedeceğin kişiler olacak, Chanyeol. Önümüzde uzun bir yol var, garip bir planımız ve cesur yüreklerimiz var. Bu hikayede kaybedilecek bir kahraman olmak zorunda, hep oldu." Strigoi'a bakan Chanyeol Strigoi'un gülümsemesini izledi. "Kim bilir, senin yaşaman için kaç kişi hayatını feda edecek?" Strigoi Chanyeol'ün önüne geçerek onu durdurduğunda bir elini Chanyeol'ün kalbinin üzerine koymuştu. "Bu yüreğin hak ettiği yerde olduğunu bilerek rahat rahat uyuduğu bir gün olacaksa ben o gün için kendimi feda ederim. Bu demek değil ki cesedimi çiğneyerek kazandın." Strigoi başını iki yana salladı. "Hayır, sevdiklerini çiğneyerek değil ellerinden tutarak kazandın ve ruhum her daim sevincinde yanında olacaktır."

"Veda konuşması yapıyor gibisin." Chanyeol önünde duran Strigoi'a bakarak söylediğinde Strigoi güldü. "Her konuşmamız veda konuşması olabilir." Chanyeol'ün önünden çekilip yana geçen Strigoi devam etti. "Bu savaşta elbet birilerini kaybedeceksin, Chanyeol. Her şey olacağına varır, olacak neyse onu durdurmak için bir insan getirmemiz bile yeterli olmayacak."

Dendrophile || Chanbaek Where stories live. Discover now