kural onbir: kolye'yi arama.

17K 1.6K 2.9K
                                    

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar~

--------

"Ben anlamadım," dedi Yena peşimizden beyaz elbisesinin uçları çamura batarak yürürken. "Yani özü prensesten değil de, hizmetçisinden mi almamız gerekiyor?"

Chanyeol de önümden hizmetçi ile birlikte yürürken ben de Strigoi'un koluna tutunmuş, zaten ıslak ayakkabım ile çamura batmadan yürümeye çalışıyordum fakat bu imkansızdı çünkü her yer çamurdu.

Hizmetçi olan yaratık ayaklarıma su tuttuktan özü alacağımız kişinin o olduğunu fark etmiştim ve sonunda bu işin sarayda çözülemeyeceğini fark edip yaratığın kaldığı sarayın yanındaki kulübesine gidiyorduk.

Pamuk Kral ve Pamuk Prenses özün alınacağı kişinin değişmesi dolayısıyla biraz şaşırsalar da, prensesten öz alınmaması onların da işine gelmiş ve gitmemize izin verilmişti. Böylece, şimdi sarayın arka tarafında bulunan asıl Pamuk Prenses'in evine gidiyorduk ve yürüdüğümüz yollar sarayın normal yolunun aksine berbattı. Ayaklarımız çamura batıp duruyordu ve bu zaten ıslak ayakkabılarım için iyi bir haber değildi.

"Öyleymiş," Chanyeol kısa bir süre duraksayıp bana sert bir bakış attı. "Baekhyun öyle söylüyor."

"Ben de söylüyorum bunu. Hizmetçiyiz diye sözümüz de sözden sayılmıyor." En önde yürüyen hizmetçi dönüp Chanyeol'e sinirli bakışlarını attı ve önüne geri döndü. "Neyse, evime geldik zaten."

Sonunda yanımdaki Strigoi ile birlikte durduğumuzda, önümüzdeki odundan yapılmış küçük kulübeye baktım. Yanında aynı kendisi gibi küçük bir ahır vardı.

Hizmetçi rahatlıkla evinin önüne geçip kilitli olmayan kapıyı açtı ve bizi eliyle içeri davet etti. "Her şeyi içeride anlatacağım, geçin lütfen."

"Pekala." Hepimiz mırıldanıp evin çamurdan betona geçen yolundan yürüyüp eve girdik. Çamur olmuş ayakkabılarımızı çıkarmamız sorun olur muydu bilmiyorum fakat evin içinden gelen oldukça yoğun bir kötü koku kulağıma sorun olmayacağını fısıldıyordu.

"Sen, dur!" Koluma giren Strigoi bana sokulmuş bir şekilde içeri girerken hizmetçinin ona seslenmesiyle durdu, o durunca ben de durdum. "Sekiz domuzumdan birini yiyen vampir sen değil misin? Seni adi kan içici! Çık evimden sen."

Domuz mu demişti o, yoksa ben sonunda delirmiştim de canımın istediğini mi duyuyordum?

"Burada domuz mu var?" Ben şaşkınlıkla yanımdaki Strigoi'a bakarken Strigoi iç çekti ve omuz silkti. "Domuzunun kanını içtiğim için hiç pişman değilim, üzgünüm." Hizmetçi onun sözleriyle ellerini beline koyarken Strigoi bana, Yena'ya ve Chanyeol'e baktı. "Dışarıda bekliyor olacağım."

"Neyse ki domuzlarım ahırda değil. Öyle olsaydı bu onları da yerdi." Hizmetçi, evden çıkan Strigoi'un üzerine kapıyı örtüp derin bir nefes verdi ve kapının önünde kalan bize baktı. "Her neyse, içeri geçin."

"Burada domuz mu var?" Kimsenin bana cevap vermemesi sözümü ikilememe neden olurken hizmetçi bizi sanırım bu kulübenin tek odası olan büyük salonuna getirdi.

Salona girince artan kötü kokuyla etrafa bakındığımda salonun bir kısmının sadece camdan ve camın içindeki alanda bir sürü domuz olduğunu gördüm. Bu ağzımı neredeyse yerdeki kirli halıya değdirecekti.

"Domuz!" Domuz gördüğüme bu kadar sevineceğimi hiç düşünmezken yüzüme büyük bir gülümseme yerleştirip cama gittim ve cama tutunup ardındaki çamurda oynaşan domuzlara baktım.

Onlardan birini yiyemez miydim? Zaten bir sürü vardı, yesem ne olurdu ki?

"İnsanların domuz yediğine inanamıyorum, siz pis bir sürü olmalısınız." Hizmetçinin sesi arkamdan gelirken, ben onu hiç umursamadan Chanyeol'e döndüm. "Chanyeol, bu domuzlardan birini alamaz mıyız?"

Dendrophile || Chanbaek Where stories live. Discover now