kural otuzdört: ylva'yı bulma.

19.3K 1.4K 3.2K
                                    

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar~

---------

Sallanan araba ile ikinci kez Duvar'a yolculuğumuz başladığında düşüncelerimin dibini sıyırmakla meşguldüm. Başım biraz ağrıyordu, ağrıma sebebinin de sürekli beni rahatsız eden şeyleri düşünmemle bağdaştırmıştım. Chanyeol yanımda oturuyordu, Strigoi ve Yena ise yoktu. Bilge sadece ikimizin gitmesini istemiş, Strigoi ve Yena'ya yaptığı araştırmalarda ihtiyacı olduğunu söylemişti. Açıkçası şaşırmıştım çünkü karşımızdaki kişi son özlerin sahiplerinden biriydi ve onu iki kişiyle yenebilecek miyiz, bilmiyordum. Bunu Bilge'ye de söylemiştim fakat o beni pek takmamış, böyle olmasının daha iyi olacağını söylemişti. Ben de pek üzerinde durmamış, duramamıştım çünkü zaten aklım binlerce şey ile doluydu ve kendimi Bilge'ye karşı duracak modda hissetmiyordum. Aklımda olan tek şey Chanyeol'dü ve o şu an fikirlerimin her yerini doldurmaya yetiyordu.

Chanyeol'e dokunduğum anda içime dolan o acı ve bu acının Chanyeol'ün her daim hissettikleri olduğunu düşündükçe sanki kafayı yiyordum. Kendimi suçlu hissetmekten geri çekemiyor ve mantıksız fikirler üreten beynimi de bir türlü zapt edemiyordum. Bilge bu hissettiklerimi bir daha hissetmeyeyim diye elime siyah deri eldivenler takmıştı, böylece artık Chanyeol'e dokunsam da onun acısı sadece onun acısıydı. Elimdeki siyah eldivenlere baktıkça kendimi X-Men'deki Rogue gibi hissetmekten alıkoyamıyordum. Yine de bu eldivenlerle içim rahat değildi, içim hiç rahat değildi ve bundan sonra Chanyeol'e dokunurken o hissettiklerimi asla aklımdan atamayacaktım, onun acısını düşünüp kahrolacak ve belki de onun beni görmesini istemeyecektim bile. Şimdi bile yanımda otururken ona dokunduğumdaki acıyı çektiğini biliyordum, çünkü söylediğine göre o acı her zaman çektiği bir acıydı.

Bana aşık olmak gibi büyük bir kararı nasıl alabilmişti, gerçekten aklım almıyordu. Benden uzaklaşmaya çalıştığı zamanlarda bunu başarıyla sonuçlandırabileceğini hepimiz biliyorduk, sonuçta o bir kraldı ve dediğim dedikti, bana biraz daha kötü davransaydı belki ben de ondan uzak durabilirdim. Fakat o bir şekilde buna ikna olmuştu ve buna ikna olabilmek normal bir kimsenin yapamayacağı büyük bir adımdı. Bu durumda beni gerçekten seviyor ve benden gerçekten kurtulamıyor olması gerekiyordu ve evet, bu şu anda bile beni şımartıyordu.

Bütün bu olanlar aklıma ben olsam ne yapardım, sorusunu da getirmişti ve ben eğer Chanyeol'e bakarken o kadar acı çekseydim onu sevmeye devam eder miydim, merak ediyordum. O acıyı çekmemek için ellerini tutmamıştım, bu kendime olan tüm güvenimi yıkmıştı ve hatta Chanyeol'ün ona olan sevgimi sorgulamasına sebep olabileceğini düşünüp iyice sıyırıyordum. Umarım Chanyeol böyle düşünmüyordu, onu her saniye daha fazla seviyordum fakat o acıya tahammül edecek gibi değildim.

Bir de ruh yaratıcısı olacaktım. Gerçekten beni bu göreve koyma fikri kimin aklından çıkmıştı? Daha sevdiğim adamın çektiği acıyı paylaşamıyordum, herkesi yönetebilecek bir güce sahip olmam aptalca değil miydi? Belki de mektup gerçekten yanılmıştı.

İşte bütün bu olay, bulunan tüm fikirlerimin herhangi bir yerine bulaşmış, tüm fikirlerimde kendime olan güvensizliğimi ortaya çıkararak maneviyatımı çökertmişti. Kendimi o özel kişi olarak görmeyi severdim fakat şimdi hiçbir şeye layık değilmişim gibi geliyordu. Beni bu düşüncelerden kurtaracak bir şeylere ihtiyacım vardı.

Oflayarak camdan bakan yüzümü eğip elimle yüzümü sıvazladığımda başka şeylerle ilgilenen Chanyeol ortamın korkunç sessizliğini bölmem yüzünden bana dönmüştü. Gözleri bana sorgular gibi bakarken etrafta gözlerimi gezdirip Chanyeol'de durdum. Canının yandığı fikri ve o acıyı hatırlatan hücrelerimin başıma toplanması yüzünden gözlerimi kırpıp hızla cama dönerken arabanın tekrar sessizliğe bürünmesini baya istemiştim.

Dendrophile || Chanbaek Where stories live. Discover now